Kalkınmanın lokomotifi fikir


Türkiye zor bir dönemden geçiyor. Şöyle bir başımızı kaldırıp etrafımıza baktığımızda, ne çok düşmanımız var diyecek kadar yılan- çayan dolu. Türkiye tüm bu zorlukları aşar mı?

Elbette aşar.

Paul Romer 2018 Nobel Ekonomi Ödülü’nü aldı. Peki neydi ona Nobel’i getiren çalışma? ‘Fikrin’ bir toplumu kalkındırabileceği tezini test etmiş olması. Endojen Kalkınma Kuramı olarak da bilinen bu yaklaşıma göre eğer bir ülke Ar-Ge, inovasyon ve beceri bazlı eğitime yatırım yaparsa, o ülke kendi iç dinamikleriyle zenginleşebilir. Romer’a göre eski ekonomide emek, toprak ya da sermaye kalkınmanın lokomotifi ise, yeni ekonomide de fikir kalkınmanın lokomotifi. Elbette bu yaklaşımın bizi ilgilendiren bir tarafı var.

Malum, Türkiye ancak dışarıdan borç kaynak alarak kendi kalkınmasını gerçekleştirebilecek bir ülke. Eğer dışarıdan kaynak girişi olmazsa kendi finansal kaynaklarımızla kendi kalkınmamızı sağlayamıyoruz. Romer’a göre Türkiye gibi ülkeler eğer fikri zenginliği yeşertecek politikaları hayata geçirirse kendileri ‘içeriden’ bir kalkınma dinamiği yakalayabilir!

 Büyük fikirleri kolay anlaşılır ve etkileyici bir üslupla karşı tarafa sunmak çok önemli.  Ekonominin merkezini oluşturan fikir ve akımlara baktığınızda,  Adam Smith'in "görünmez el"i ve arz talep kanunu gibi temel doktrinlerden servet ile mutluluk arasındaki ilişkiyi sorgulayan son dönem araştırmalarına, Keynes'in 20. yüzyılın akıbetini değiştiren "Genel Teori"sinden irasyonel doğamızı hesaba katmak için ekonomi ile psikolojiyi birleştiren davranışsal iktisada ve hatta gelecekte belirleyici olacak alternatif ekonomi akımlarına kadar uzandığını görüyorsunuz.

Bize ekonomideki güç dengelerini, bankaların işleyişini, dünyanın uzak bir köşesinde belirip soframıza kadar giren finansal krizleri, neden futbolcuların bu kadar çok kazandığını, piyasanın "ayı" ve "boğa"larını, yaratıcı yıkımı, küreselleşmeyi, eşitsizliği, toplu piyasa hezeyanlarını ve bitmeyen emeklilik yaşı pazarlıklarını anlamamızı sağlayacak alet çantasına ihtiyaç duyuyoruz.

Gerçekten ülkemizin kalkınması için yapılması gerekenleri bizim burada söylememizle gerçekleşeceğini düşünmüyoruz. Ancak üzerimize düşen görev gereği de bu Endojen Kalkınma Modeline de şöyle bir dönüp bakmamız gerekiyor. Artık sanayicimiz AR-GE çalışmalarının önemini kavradı. İnovasyon ve beceri bazlı eğitime ağırlık vermeye de ciddiyetle yaklaşmamış gerekiyor. Kadınlarımız gençlerimiz ekonomimiz için çok önemli. Bugün gözünüzü dünyaya çevirdiğinizde ekonomist kadınların nasıl başarılara imza attıklarına şahit oluyorsunuz. Onların önemli markaların ve şirketlerin CEO' su olduklarını biliyorsunuz. O zaman kalkınmada önceliklerimiz olmalı ve birilerinin ülkemize parmak sallamasına izin vermemeliyiz.