İnşallah yakalanmayız!


Evet…
“İnşallah yakalanmayız veya inşallah bizim kapımızı çalmaz” demeyelim…
Her an yakalanacakmışız ya da çat kapı bize de gelecekmiş gibi  önlemimizi almalıyız…
Çünkü, daha önce de yazdım, bu illet kilosunda rakip seçmiyor…
Tuttuğunu öpüyor!
Güzelmiş çirkinmiş, zenginmiş  fakirmiş, Amerikalı ya da Fransızmış,  önlemini almayan kim olursa olsun, dahası hangi milletten, dinden olduğuna bakmadan yakasına yapışıyor…
“Korona virüsü” denilen bu  bela insanlık için tehdit ve can almaya devam ediyor…
Yukarıda da altını çizdiğim gibi, kilosunda rakip seçmiyor…
Dolayısıyla bu süreçte hiç kimse malına mülküne, parasına puluna güvenmesin!
“Her şeyimi vereyim, yeter ki bu beladan kurtulalım” noktasına gelmeyelim inşallah…
Çünkü o noktaya gelirsek, mal mülk, at araba bir kenara, “bir ekmeği nasıl buluruz”un derdine düşeriz… 
Anlayacağınız o bir ekmeği bile, hani bayatlayınca çöpe attığımız o ekmekleri bile mumla arar hale geliriz…
Allah o günleri göstermez inşallah…
O gün gelmeden, bugün çok dikkatli olmalıyız…
Büyüklerimizin “evde kalın” uyarılarını bence ciddiye almalıyız…
“Şeytanın avukatı mısın?” diyenler çıkabilir…
Ya da “Gamlı Baykuş” yakıştırması yapanlar olabilir…
Ama, ortada bir gerçek var, o da ülkemizde insanlar bu işi yeterince ciddiye almıyor… 
Hem de bu belanın bunca ciddiyetine rağmen…
Kafalarımız nedense “Acı patlıcanı kırağı çalmaz” modunda…
Kimse kusura bakmasın, ama acı patlıcanı kırağı çalıyor ya da  Atın ölümü arpadan oluyor.
xxx
Gözle görülmeyen, elle tutulmayan bu virüs, dünyanın düzenini değiştirdi…
Şu da bir gerçek ki, dünyada kartlar yeniden karılacak!
Eskiden tanklara toplara, silahlara mermilere yatırım yapanlar, şimdi sağlık alanına yatırım yapacaklar…
Ne Amerikalıların S-300 füzesi, ne Rusların 3M22 Zircon hipersonik füzeleri, bu Korona illetine işlemiyor…
Ya da İranlıların balistik nükleer silahları…
İnanılacak gibi değil, ama gerçek olan şu; gözle görülmeyen, elle tutulmayan virüs, deyim yerindeyse dünyayı dize getirdi…
Daha doğrusu dünyayı yeniden dizayn etti…
Spor, sanat, seyahat hepsi tedavülden kalktı…
Ne futbol, ne sinema, ne tatil, ne şu ne bu, varsa Korona, yoksa, Korona…
“Ne zaman terk edecek bu illet” diye herkes birbirine soruyor…  
 En yetkilisinden en yetkisizine kadar kimse net bir tarih vermiyor, veremiyor…
Dünya resmen korku filmi izler gibi televizyonlardaki sağlıkla ilgilenen Hocaları, yorumcuları izliyor…
Şu da bir gerçek ki, korku saf değiştirdi…
Açlık, yoksulluk, sefalet fakir fukarayı korkutur, zenginin umurunda olmazdı…
Şimdi mi?
Saflar sıklaştı…
Fakiri de korkuyor, zengini de…
Bu korku neyin korkusu mu?
Tabi ki “Koronavirüs” korkusu…
Daha doğrusu “ölüm”ün ayak sesleri…
Neyse lafı fazla uzatmayalım, ama şunun da altını çizelim…
Bu koronavirüs illetinin “köpeksiz köy buldum, değneksiz geziyorum” puştluğuna çanak tutmayalım…
Evimizde kalarak, beslenmemize dikkat ederek, ucundan kıyısından egzersizler, yani spor yaparak, vücudun hantallaşmasını önlemek için mekik veya şınav çekerek, bu belaya kafa tutabiliriz…
Ben yukarıda saydıklarımı yapmaya gayret ediyorum…
Ne mi yapıyorum; Samet gibi bir  kum torbası buldum bazen onunla eldiven giyiyor, bazen aynanın karşısına geçiyor gölge boksu yapıyorum…
Bazen de dışarı çıkıyor, 20-25 dakika yürüyüş yapıyorum…
Kimlerle mi?
Ben, keyfim ve kahyası…
Bence siz de deneyin…
Şaka şaka…
Dışarıya sadece su doldurmaya gidiyorum…
He valla…
Anlayacağınız, evde çuval gibi oturmuyorum…
Oturmam da.