Tanrılaşan Ego ve Olympos...


M.Ö. başlar,

İnsanlığın egosunu tanrılaştırması... Madde ve gücü elinde tutmak adına öne çıkan ego, inanma ihtiyacı nı da büyüttüğü düşüncelerinden veya tabiatın içinden bulur. Hakikatle bağı kopmuştur artık...! Topluluklar da gücü elinde tutanın peşinde sürüklenir ve O' nu tanrılaştırır.

Aralarında kıyasıya süren mücadele devam ederken, kendi yarattıkları tanrılarını da kavga ettirip, kızdırırlar. Para için, aşk için ...! Öyle bir kızgınlık ki ; tanrılarının ana gayesi, o nesli tüketmek olur.

Yunan mitolojisine göre , Zeus çok kızgındı. İnsanlar birbirinden uzaklaşmış, dost olmayı başaramamışlardır . Kargaşa ve bitmeyen kavgaların sonunda gelinen bu durumun, intikamını mutlaka almalıdır. Olympos dağına çıkar ve Hephoistos'u çağırır. Kadını yaratmasını emreder. Usta tanrı  su  ve topraktan yoğurduğu çamur la kadını yaratır. Model olarak da karısı Aphrodit 'i kullanmıştır. İçine ruh yerine bir kıvılcım koyar.Diğer tanrılar onu süsler ve güzelleştirir.

Adını Pandora koyarlar. Zeus , Pandoraya  bir kutu verir. Kapağını açmaması gerektiğini de söyler.

Oysaki O kutunun açılmasını istemektedir. 

Pandora çok merak edip, kutunun kapağını açar. İçerisinde bulunan, insanın başına gelebilecek tüm felâketler çıkıp çevreye yayılır.

Kutuda birazcık umut kalır...!

Zeus insanlardan intikam almaya başlamıştır.

Kızgınlığı insanları yok edinceye ve yeni bir nesil gelinceye kadar devam edecektir.

Kendisini Olympos'un güzelliklerine bırakır ve bekler...

Yunan Mitolojisinde her yüksek dağa Olympos adı verilmiştir.

Ulu dağ anlamına gelmektedir.

Aslında Yunanlılar bu kelimeyi Anadolu dan öğrenmişlerdi.

Olimpuslular adında bir kavmin bu bölgede yaşadığı ve Sümerlilerin de kullandığını ifade eden araştırmalar mevcuttur.

Antalya 'nın güney batısında Kemer ilçesinde hemen denizin kıyısında yükseliveren dağa yöre halkı tarafından Tahtalı Dağ ismi verilmiş olup; yüksekliği 2365 metre dir.

Eteğinde bulunan yerleşim merkezi ise, Olympos Antik Kentidir.

Tamamen ormanlık alan içerisinde kurulan kent muhteşem bir manzaraya sahiptir.

Yeşilin maviye yansımasına ve yakışmasına en güzel örneği sunan bir yer.

Dağ ve deniz arasında kurulmuş bir yaşam, küçük bahçeler içerisinde ki eski evlerde sürer.

Burası bir ören yeridir. Mayıs 2020 tarihine kadar 1.derece sit alanı olan kent, bu sayede cennet gibi  doğal alan ve endemik bitki örtüsünü  koruyabilmiştir.

Edinmiş olduğum bilgiye göre , 

bölge 3.derece sit alanına dönüştürülmüştür.

Buda bölgenin yapılaşmaya açılması nı temin eden bir değişim.

Zirveye çıkış sürecinde ve Antik kentin sokaklarında dolaşırken o doğal manzaraya,  bitki örtüsüne ve sade yaşama hayran kaldım. 

Umut ediyorum ki, çok katlı yapılarla tarihi dokunun ve doğanın katledilmesine tanık olmayız.

Yaşadığımız pandemi sürecinden sonra , insan sağlığı ve doğanın korunması önceliğimiz olmalıdır.

Yüce Allah Kuran-ı Kerim de şöyle buyuruyor;

 " Yeryüzünde , onları sarsmasın diye sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye de geniş yollar açtık." Enbiya. 31.Ayet.

Bir başka ayette de;

 " Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen ne yeri yaratabilirsin nede dağlara boyca ulaşabilirsin." Isra.37.Ayet. Der.

Dağlar çok şey düşündürür insana.

İnanca, İmana, dirilişe, kurtuluşa tanıklık ve eşlik eden dağlar...

Gövdesinde barınılacak evler yontulan, eteğinde yaşayanlara gölgelik eden, koruyan ve tefekkürün zemini yüce dağlar...!

Kurulan ve yıkılan medeniyet lere  tanıklık etme görevi ezelden ebede kadar devam eder.

Tecelli'ye muhatap olurken ufalanır; tefekkür ve inen Ayetler le yücelir..!

Ve anılır, Hz.Peygamberin ayağının izleri ile Hira...!

Geleceğe ait düşüncelerimiz, dağlar gibi heybetli ve yüce olmalıdır...

 

Sağlıklı ve Mutlu kalınız...