Ölüm, son değil yeni bir hayatın başlangıcıdır


Her nefis ölümü tadacaktır. Ölüm ile birlikte yeni bir hayat başlamaktadır. İnsanların ölümlerinden yeniden diriltilmelerine kadar sürecek olan ara döneme “Berzah âlemi” denmektedir.

“Nihayet onlardan birine ölüm gelince, "Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım" der. Hayır! Bu sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır.” (Mü’minûn 23/99-100)

Ayette, ölümle yüz yüze gelen inançsızların pişmanlık duyarak hayatta iken yapmaya bir türlü yanaşmadıkları kulluk görevlerini yerine getirmek için dünyaya geri döndürülmeyi isteyecekleri, ancak bunun asla gerçekleşmeyecek bir talep olduğu bildirilmekte, onların bu son günleriyle ahiretin fiilen vuku bulması arasında bir berzah (kabir) hayatının mevcut olduğu beyan edilmektedir.

Ölümü nasıl gerçekleşirse gerçekleşsin her insanın mutlaka bir berzah döneminden geçeceği kabul edilmiştir. Berzah âlemi ile ilgili ayrıntılı bilgiler Kur’ân-ı Kerîm’de bulunmadığı için berzah döneminin mahiyeti ve kabir ahvaline dair meseleler itikadîmezhepler arasında bazı tartışmalara konu olmuştur.

Kabre konulan insanın sorguya çekileceği Kur’an’da zikredilmez. Peygamber Efendimizden gelen rivayetlerden Mahşer gününden önce kabirde (berzah âleminde) de sorgudan bahsedildiğini görüyoruz. Duyular ve akıl yürütme vasıtasıyla bilinemeyip vahiy yoluyla sabit olan gaybî konulardan biri olan kabir azabı ve nimeti hakkında bazı ayetlerin işareti ve çeşitli hadislerin açık beyanlarının mevcut olduğu ehli sünnet âlimleri tarafından açıklanmıştır.

Firavun ile ilgili;“(Öyle bir) ateş ki, onlar sabah-akşam ona sunulurlar. Kıyametin kopacağı günde de, "Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun" denilecektir.” (Mü’min 40/46)

“Yoksa kötülük işleyenler, kendilerini, inanıp salih amel işleyenler gibi kılacağımızı; hayatlarının ve ölümlerinin bir olacağını mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar!” (Câsiye 45/21)

“Şüphesiz zulmedenlere bundan başka bir azap daha var. Fakat onların çoğu bilmezler.” (Tûr 52/47) ayetleri, Ehl-i sünnet âlimlerine göre kabir azabına ilişkin deliller arasında zikredilir. 

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.” (Âl-i İmrân 3/169-170) ayeti deonların gerçekte diri olduğunu ve Allah katında nimetlere mazhar kılındığını haber vermesinden kabir nimetine ilişkin deliller arasında zikredilmiştir.

Ayrıca kabir suali ve azabıyla ilgili hadislerin hemen hepsinde sorulara cevap veren müminlerin kabirlerinin genişletilip aydınlatılacağı, cennet bahçelerinden bir bahçe haline getirileceği ve mümine sabah akşam cennetteki yerinin gösterileceği bildirilmiştir. (Müsned, Müslim, Tirmizî)

Kabir hayatında sorgu var mıdır yok mudur, mahşer gününe kadar azap mı yoksa nimetler içinde rahat bir hayat mı yaşayacak tartışmalarının insana kazandıracağı bir faydası yoktur. İman ile salih amel işleyerek ruhunu teslim eden kişi her türlü soruya ve hesaba ne zaman nerede olursa olsun cevap vermeye hazırdır. Kabir hayatındaki sorgu ve azap üzerine mesai harcamak yerine hesap gününde hüsranda kalmamak için imanı muhafaza etmenin, salih amellerle de imanı takviye etmenin gayreti içerisinde olunması iki cihan saadeti elde etmenin en doğru yolu olacaktır.

a) Kıyametin kopması

Ölümden sonra devam edecek olan ahiret hayatını kıyametin kopması, hesabın görülmesi ve hesap sonrası ebedî hayatın başlaması takip edecektir. 
Kıyametin kopma zamanını Allah’tan başka hiç kimsenin bilemeyeceği Kur’an-ı Kerim’de belirtilmiştir. Kıyamet alametleri ile ilgili; büyük alametler, küçük alametler şeklinde Peygamber Efendimizden rivayet edilen hadisler kaynaklarda yer almaktadır. Bu rivayetlerin sıhhati konusu genellikle tartışma konusu olmuştur. Kıyametin en büyük alameti, âlemlere rahmet olarak gönderilen ve ondan sonra da herhangi bir peygamberin gelmeyecek olması ve yine son kitap olarak da Kur’an’ın nazil olmasıdır.

Kıyametin Saatini Allahtan başkası bilemez

“Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini O'ndan başkası açıklayamaz. O göklere de yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Allah'ın katındadır; ama insanların çoğu bilmezler.” (A‘râf 7/187)

“Onlar kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey beklemiyorlar. Muhakkak onun alametleri gelmiştir (ama öğüt almıyorlar). Kıyamet kendilerine gelip çatınca öğüt almaları kendilerine ne fayda verecek?” (Muhammed 47/18)

Hz. Peygamber de orta parmağıyla şahadet parmağını göstererek kendi dönemi ile kıyametin kopmasının iki parmağı gibi birbirine yakın olduğunu söylemiştir. (Buhârî, Müslim)