İman edenleri tekfir ile suçlamak İslam'ın anlaşılmamasındandır (3)


Hz. Resulullah’ın hem kendisinin hem de Müslümanların güvenliğini açıkça tehdit eden, onların izzetini küçük düşürücü pek çok faaliyetin arkasında olan münafıklar hakkında Medine’de toleranslı davranması, onların imanidurumunu çok iyi bildiği halde harekete geçmemesi, hatta bazılarının cenaze namazını dahi kılması bu yüzdendir. Zira tekfirin zararı, onların verdiği mevcut zarardan daha fazla olacaktır. Kelime-i şehadet getirip “ben Müslüman’ım” dediği halde; “tembel tembel” de olsa namaz kıldığı, gönülsüzce zekatını verdiği, mecburen cihad ordusuna katıldığı halde bu insanların cezalandırılması, sürülmesi, öldürülmesi, İslam toplumuna fitne tohumları ekecek, tüm samimi Müslümanlar bundan tedirgin olacaktır. Müslümanlar, “beyan ve ilan etmekten başka iman ve İslam üzere olduğumu daha başka nasıl ispat edebilirim” endişesi içine girecektir. Bu ciddi bir kişisel ve toplumsal travmadır. Nifak ve riyanın da önünü açacak tehlikeli bir gelişmedir.” (2)

Müslümana kâfir diye hitap eden kimsenin kendisinin küfre gireceğini Resûlullah (sav) haber vererek şöyle buyurmuştur:

“Bir adam din kardeşine, ey kâfir derse, bu söz ikisinden birine döner. Eğer böyle denilen kişi söylenildiği gibi ise söz doğrudur; yerini bulmuş olur. Aksi takdirde bu söz söyleyene geri döner.” (Buhârî, Müslim)

Üsâme b. Zeyd (ra), Hz. Peygamber tarafından görevlendirildiği bir seriyyede düşman safında Müslümanlara karşı savaşan bir kişiyi öldürmek üzere iken muhatabı yüksek sesle kelime-i şehadet getirerek Müslüman olduğunu ilân etti. Ancak Üsâme (ra) yine de bu adamı öldürdü. Medine’ye dönüldükten sonra durum Hz. Peygamber’e iletildiğinde, Üsâme (ra)’yi çağırdı, kendisine niçin böyle davrandığını sordu. Üsâme (ra) ise; “Ey Allah’ın Resulü! O, gerçekten iman etmemişti, ölümden kurtulmak için böyle söylemişti” dediğinde Allah Resulü ona “Kalbini yarıp baktın mı?” cevabını vermiş ve yapılan davranışı onaylamadığını bildirmiştir.

 “Bir kimsenin mescide alakasını görürseniz, onun mü’min olduğuna şehadet edin, zira Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inananlar imar ederler” (Tevbe 9/18)” (Tirmizi)

 

Allah Rasulu’nün (sav) tekfir konusunda takındığı tavır Müslümanlar için örnek alınması gereken bir durumdur. En ufak bir olayda adeta yargısız infaz yaparcasına Müslüman kardeşlerimizi Allah’ın zabıta memuru gibi hareket ederek İslam dairesinin dışına atmak Müslümanlara bir şeyler kazandırmaz ama İslam düşmanlarına çok şeyler kazandırır. Görevimiz kaybetmek değil kazanmak, hataları tashih ederek inanç dünyasında meydana gelecek sapmaları önlemektir.

Peygamber efendimizin Mekke’nin fethi için hazırlık yaptığı bir sırada yapılan çalışmaları bir mektupla gizlice Mekke’deki yakınlarına haber vermeye kalkışan Hatıb b. Ebû Beltahakkındaki uygulamasında da alacağımız dersler vardır. Hz. Ömer onun münafıklığına hükmederek boynunu vurmak için izin talep edince Resûl-i Ekrem Hâtıb’dan açıklama istemiş, o da bu işi Mekke’de bulunan akrabalarını korumak amacıyla yaptığını belirtmiş, Hz. Peygamber, Bedir Savaşı’na katılan Hâtıb’ın bu davranışını hata diye nitelendirip onu affetmiştir. (Ebû Dâvûd)

Peygamber Efendimiz küfrünü açıkça ilan etmeyenlere Müslüman muamelesi yapmıştır

Peygamber Efendimiz küfrünü açıkça ilan etmeyenlere hep Müslüman muamelesi yapmıştır. Kur’an’da münafıklar hakkında kullanılan üslûba göre Resûl-i Ekrem’in onlara müslüman muamelesi yapması ve münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selûl’ün cenaze namazını kıldırmasıdır. Münafıkların kimlikleri kendisi tarafından bilinmesine rağmen onlara sen münafıksın, sen samimi değilsin gibi bir tavır sergileyerek onları toplumdan dışlamamıştır. Peygamber Efendimizin bu tutumu ashaba da örnek teşkil etmiş, ashabarasında vuku bulan nifak hareketleri küfür olarak değil günah şeklinde değerlendirilmiştir.  Bu tavır aynı zamanda İslamlaştırma siyasetinin de bir sonucudur.

Devam decek…

2- Prof Dr. Mehmet Ali Büyükkara, Hariciligin modern bir görüntüsü olarak tekfircilik. Hazırlayan, Dr. Ahmet Emin Dağ, İç Tehdit ve Riskler Işığında İslam Dünyasının Geleceği, İNSAMER 2016