Reklam
  • Reklam
Son Gazel ve Vuslat...
Birsen Alkan Dinç

Birsen Alkan Dinç

Son Gazel ve Vuslat...

16 Aralık 2020 - 20:12

"Aşk'la buluşman yakın, buluşma günü için güzelleş, ölümümüz neş'edir, buluşmaktır bize;

sana yas ise yürü , git buradan..."

                          Hz.Mevlânâ

 

Vuslat, Arapça bir kelimedir.

Türkçe anlamı; sevgiliye kavuşma, buluşma, olarak ifade edilebilir.

İslâm tasavvufunda vuslat;  Allah'a erişmek, buluşmak ve kavuşmaktır.

Allah dostu ( Aşık) yaşamı boyunca,  İyi-kötü kavramında; iyiliği tercih eden, yayan, Hak ve hakikât yolunda yürüyen ; tüm yaratılmışları Allah için seven, onlara Allah için hizmet edendir. Akıl, mantık ve vicdan gözüyle hayatı değerlendirirken, ikilikten kurtulup, birliğe erendir. O'nun için,  Dünya alemi bir gurbettir.

O özüne, Allah'a döneceği ve kavuşacağı günün , hasretiyle yaşar.

Hz.Mevlânâ 'ya göre vuslat vakti ; ölüm anı, "Şam-ı gariban" - garipler gecesi değil; aksine," Şeb-i Arus - düğün gecesidir.

Dostun, DOST'A  kavuşması; gözden yitenin gönül alemine - daha iyi bir aleme  doğuşudur.

Mevlânâ, bu doğuşa olan özlemini bir beyit'inde şöyle  ifade eder:

"Gönlün yeri evvelce vuslat şehriydi; şu avare gönül'ü, daha ne kadar gurbet illerde, eğleyip duracaksın?"

( Divan-ı Kebir.3.c.373.s.)

Hz.Mevlânâ'nın, Belh şehrinden başlayan dünya yolculuğu,  Konya' da son zamanlarını yaşıyordu.

Yaşamının son 44 yılını Konya'da geçiren Hz.Mevlânâ , 90 lı yaşlarını idrâk ediyordu.

Yürek yangınları; yalvarıp- yakarmakla  geçirdiği, tefekkür günleri ve geceleri, O'nun bedenini yormuştu... Hastaydı, hastalığına teşhis konulamamıştı. Şiddetli ateş nedeniyle yatağa düşmüştü. Yatağının yanında bulunan su kabına ellerini batırıyor, sürekli  yüzünü ıslatıyordu. Dostları , Çelebi Hüsâmeddin ve oğlu Sultan Veled, gece - gündüz yanından ayrılmıyorlardı. Kendilerini ziyaret eden  ve ŞİFA dileyen ; Sadreddin  Koneviye bir gazelle, şöyle cevap verir:

"-Nur'un nur'a kavuşmasını istemez misin?  Şifa sizin olsun artık;  sevenle sevilen arasında bir gömlek kaldı.

İç alemde nasıl bir padişahla oturmadayım, ne bilirsin sen?

Altına dönmüş yüzüme bakma; demir gibi bir ayağım var benim."

(Divan-ı Kebir. 5.c.436-437s.)

Hz.Mevlânâ, 16 Aralık 1273- cumartesi günü biraz iyileşmiş ve akşama kadar dostlarını kabül etmiş, öğütler vermiştir. Hepsi de bir vasiyet niteliğindedir.

Karanlık çökmüş, Çelebi Hüsâmeddin ve Sultan Veled yanındadır.

Sultan Veled'in yorgun ve harap haline bakan Hz. Mevlânâ, "Bahaeddin, sen git biraz yat" diye seslenir. Sultan Veled gözyaşları ile odadan çıkarken, Hz. Mevlânâ  hüzünle oğlunun ardından bakar ve son gazelini söyler...

"Yürü; başını yastığa koy, yat; bırak beni, vazgeç geceleri dönüp dolaşan, yanmış yakılmış şu dertliden.

Biz geceleri tâ sabahlara dek sevda dalgaları arasında bocalar dururuz; istersen gel, bağışla bizi; istersen git, cefa et bize."

(Divan-ı Kebir. 1.c.313.s.)

Hz.Mevlânâ,  gece daha da ağırlaşır.

17 Aralık 1273 - Pazar günü, 44 yıl önce geldiği  Konya'ya ve dostlarına, ikindi saatlerinde, gün kavuşurken veda eder.

O ebedi âleme doğarken; Konya'da sessiz bekleyiş,  yerini ağıtlara ve figânlara bırakıyordu.

" Ölümümüzden sonra, bizim mezarımızı yerde aramayınız;

Mezarımız, arif kişilerin gönüllerindedir, diyen, Hz. Mevlânâ 'yı bu kentin halkı, yüzyıllardır hiç unutmadı...

Ülke sınırlarını aşıp, tüm insanlığa O'nun mesaj, fikir ve düşünceleri Konya'dan dalga dalga yayılmaya devam etmiştir.

Tıpkı yaşadığı dönemde olduğu gibi, terzi, bakkal, marangoz, esnaf, işçi, fırıncı, köylü,  şehirli; akademisyen kadrolar, sanatçılar, devlet görevlileri ve büyükleri, O'nu anlama ve fikirlerini yayma çabasını hiç bir zaman terk etmediler. Herkes kendi çabası ve algılama gücü oranında, din ve hayat görüşlerinden faydalandılar.

Yaşadığı şehirle bütünleşen ve onun adıyla anılan Hz. Mevlânâ,  gönüllerin ve zihinlerin rehberi oldu.

O her insanın hayatına bir şekilde dokunurken; seven gönüllere, dost ve ışık saçan oldu.

Gün oldu; aş ve ekmek kapısını araladı...

Gün oldu; sanatçının ilhamı, şair ve yazarın düşünce kaynağı, ninelerin hikâye hazinesi, aşıkların can yoldaşı oldu, ötelerden.

Ney, rebab inledi Ahhh'ından, kudüm, bendir ağladı, hatırasını yad ederken, hasretinden..

Semazen dönerken, Allah'ı zikrederek, an'ı unutup, yol aldı yokluğa...

Diyordu ki; "Herkes zannınca anladı beni, içimde ki sırrı kimse anlamadı..."

Ruhu Şad olsun...

Saygılarımla.

 

Kaynak:

Divan-ı Kebir- Hz. Mevlânâ

Abdülbâki Gölpınarlı Tecümesi.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar