Bir hedefİniz var mı?...


"Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder.
Çünkü; her yerde olmak,  hiç bir yerde olmamaktır..."
MONTAİGNE

İnsan sosyal bir varlıktır. Yaşamını  sürdürürken,  temel ihtiyaçlarının dışında, sosyal bir yaşamın parçası olmak zorundadır. 
Bu zorunluk gereğidir ki; eğitim, iş, kariyer ve ekonomik kazanımlar için, yaşamının her döneminde kendisini zor ve sürekli bir mücadele içerisinde bulur.
Verdiği mücadele ve bulunduğu rekâbet ortamında;  kendisi, geleceğe yönelik bir hedef belirlemek durumundadır.
Hedef nedir ?
Amaç, güdülecek yol ve varılacak sonuç...
Bir başka düşünüş biçimiyle,
hedef:
Birey tarafından, bilinçli olarak araştırılmış, hakkında yeterli bilgiye ulaşılmış, sonuçları hakkında önceden varsayımda bulunulmuş; ulaşmak için de, düşünce yoluyla uygulanabilir aktif eylem plânları yapılmış, varılması gereken durum ve konumdur.
Ülkemizde, bu anlama uygun hedef belirleyebilen insan sayısı çok azdır.
Hedef belirlemenin de, bir alt yapısı ve yeterli, çağa uygun bilgi birikimi 
olması gerekir.
Türk Milleti,  gelenek ve göreneklerine bağlı bir millettir.
Aile içerisinde alınan kararlara önem veririz. Anne ve babanın kültür birikimi, yakın akraba çevresinin görüşleri, hatta komşunun tavsiyeleri bir değer ifade eder.
Zaman zaman çok da faydalıdır, bu etkileşim. Görüş alış- verişine ve demokrasinin , toplumun en tabanında uygulanışına da, katkı sağlar.
Ancak ; 
* geleceği plânlama da, bilimsellikten uzaksa,
* yaşanılan çağın öngördüğü ilkelere, ters düşüyorsa,
* içerisinde, gerçek yaşamda aktif uygulanabilirliği kuşkusunu barındırıyorsa,
bu görüş alış- verişi, fayda yerine zarar da verebilir.
26-27 Haziran 2021 tarihinde yapılacak, Yükseköğretime Kabul Sınavı (YKS)' na saatler kaldı...
Öğrencilerimiz ve tekrar sınava hazırlanan gençlerimiz; pandemi koşullarında yüz- yüze eğitimden uzak, destekleyici özel ders ve etüt merkezlerinden uzak, kendi çabaları ile sınava hazırlandılar. 
Eğitim ve öğretim de, kaybedilen 3 dönemin yaraları sarılmadan, gençlerimiz bir sınava giriyor...
Heyecan dorukta !...
Ender rastlanan bir zamanın çocuklarını, nasıl bir gelecek bekliyor ? 
Hiç kimsenin bir fikri yok !...
Bilinen :
2.6 Milyon genç, YKS'na katılacak ve sistemin öngördüğü şekilde, 
1.7 Milyon gencimiz elenecek !...
Sınavdan elenen genç nüfus, işsizler ordusuna dahil olacak, ne yazık !...
TÜİK verilerine göre; Genç nüfusta işsizlik oranı, 2021 yılı 1. çeyreğinde % 27.8 ile mevsim etkisine göre % 13.5  civarında açıklanıyor.
Nüfusa göre, verilen bu işsizlik oranlarının, gerçek işsizlik oranını yansıtıp - yansıtmadığı da ayrı bir tartışma konusudur. Zira, tekrar üniversite sınavlarına hazırlanan ve İŞKUR'a iş başvurusunda bulunmayanların, yapılan istâtistiklerde değerlendirmeye alınmadığı, gelen bilgiler arasında.
YKS' da başarılı olacak öğrencilerin, alacağı başarı- puanına göre bir üniversiteye yerleştirilmesi konusunda, elbette, YÖK gerekli düzenlemeleri yapmıştır.
Konuya, veli ve öğrenci açısından baktığımızda ise; büyük bir belirsizlik ve umutsuzluk söz konusudur.
Anne ve Babalar, yıllarca emek verdi,  büyük fedâkarlıkta bulundu. Ama çocuğunun nasıl bir sınav, nasıl bir başarı değerlendirmesi yapılacağı konusunda tereddüt taşırken, kazandığı üniversitenin çocuğuna nasıl bir gelecek vaadettiğinden de umutsuz...
Ve çok yanlış bir düşünce; "- herhangi bir iş bulamadım, bâri üniversiteye gitsin..." 
Üniversiteler hakkında; oyalanma, zaman öldürme ,yada bir meslek sahibi olur ümidiyle, gencin gönderildiği yer imajı yerleşmiş durumda, zihinlere...
Öğrenci de ise; şu düşünceler hakim:
Askerliği ertelerim.
Bir iş sahibi olurum, şans yüzüme gülerse... Diploma, benim için bir anahtar !...
 Çocuğa , Üniversiteye bilim insanı olmak için devam edilmesi gerektiğini öğreten yok !...
Bir başka sorunu daha var gencin;
Hayalinde canlandırdığı eğitim süreci ve sonrasında nasıl bir iş proğramı olacağı, kuşkulu...
İstediği bölümü tercih edebileceği konusu belirsiz...
Çünkü, onun geleceği ve tüm yaşamının parke taşları ;
2 günde 2- 3 saat sürecek bir sınav sonucu alacağı, başarı puanı ile döşenecektir.
Sonra, bir şekilde okul bitecek, mezun olduğu zaman da, kapılıp bir rüzğârâ ,savrulacaktır hayatın bir köşesine...
Sormak lâzım :
Bilimsellik bu tablonun neresine gizlenmiş ?...
Çağdaş eğitim ve öğretim , bu sonucun neresinde ?
Üzgünüm, soruların cevabını bulamadım !...
Elbette, olması gerekenler konusunda değerli Akademisyenlerimiz kadar düşünemez isek de, çocuklarımızın eğitimi konusunda bizim de fikirlerimiz mevcut.
Kamu kurum ve kuruluşlarında , Yüksek Öğrenim mezunu kadrolara ne kadar ihtiyaç olduğunu belirlemek ve 5- 10 yıllık plânlar yapmak , hiç de zor değil.. 
Özel sektör iş kalitesini ve kapasitesini artırma yolunda ihtiyacı olan Üniversite mezunu iş gücünü önceden plânlayıp, belirlemeli...
Kuruluşlar arası çalıştırılacak organizasyon ve iletişim sonucunda; bu ülkede , ne kadar üniversite mezununa ihtiyaç olduğunu belirlemek ,çok da zor değildir...
Bu ülkede her genç, üniversite bitirmek zorunda olmadığını anlayacak bir gün...
Bizim, meslek sahibi ara elâmana, tarım sektöründe çalışan elâmana , hayvancılık ve diğer meslek dallarında çalışacak iş gücüne ihtiyacımız olduğu unutulmamalıdır...
Saygılarımla...