Gündem saptırmakla nereye kadar


                Çilekeş Anadolu insanı, ekonomik nedenlerle insanca yaşayamıyor.

                Gündem işsizlik, yoksulluk, asgari ücret, adaletsizlik, günler sonrasına verilen MR çekimleri, üniversite öğrencilerimizin yatacak sorunu iken.

                İktidar gündemi değiştirmek, topu taca atma derdinde!.

                Zaman zaman Türk’ün ve Türklüğün sinir uçlarıyla oynayarak,  gündem değiştirmek uğraşında!.

                Ara sıra da seksenlik ihtiyarları sahneye sürerek bu işi devam ettirme gayretinde.

                Neymiş efendim, ”Anayasa’nın değiştirilemez ilk dört maddesi de değiştirilebilir” açıklaması yaptırmakta.

                Bayram değil, seyran değil; eniştem beni neden öptü ya da dam başında saksağan vur beline kazmayı.

                Bu açıklamanın işsizlikle, pahalılıkla, enflasyonla, zamlarla ne ilintisi var?

                Bunların derdi:

                1-Muhalefet kentleri geziyor. Ülkenin fotoğrafını çekiyor. Konuşmalar, şikâyetler iktidarı oldukça rahatsız ediyor. Duymak istemedikleri, duyduklarında da kimyalarını bozan manzaralar hoş değil.

                2- Bunlar Türk’le, Türklükle, cumhuriyetle, tek eşlilikle, köle sistemini yaşayamamakla, laik sistemle kavgalılar.

                3-Kendi etnik milliyetçiliklerini yapamayanlar, kendilerini Türk hissetmeyenler; dinciliğe soyunarak, cumhuriyetin kurucusu, laik sistemin mimarı Atatürk’e saldırıyorlar.

                4-Cumhuriyetin gerçek sahibi olan Türk milletini aşağılamak için, “Her türlü milliyetçiliği ayaklarımız altına aldık” diyorlar.

                Türk halkını ekmekle terbiye etmeye çalışıyorlar.

                Türk insanı işçisiyle, köylüsüyle, esnafıyla, emeklisiyle, öğrencisiyle, asgari ücretlisiyle mağdur ve perişan!.

                Anayasa’nın ilk dört maddesinin değiştirilmesiyle bu gerçeklerin ne alakası var?

                Yönetenlerin dili, asla sokak dili, kabadayı dili olmamalı. Kibar, nazik ve diplomasi dili kullanılmalıdır. Büyükelçiler haddi aştılar. Ama senin hukukun da tartışmalı. Hukuk bağımsız ve güvenilir olmalı. Ama o dil diplomasi dili değil.

                Yokluk ve yoksulluk edebiyatıyla ve mağdurluk yakınmasıyla yıllardır iktidar olanlara hatırlatmak gerek; PANDORA’nın kutusu, milletin gözü açılmış.  Yoksulluk ve fakirliği yok etmek için nasıl bir çalışma yaptınız?

                Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü dediniz, Geldiğiniz nokta yargıya güvenin % 20- 30’lara düştüğüdür.

                Ülkenin düzlüğe çıkması için Anayasa’nın ilk dört maddesi değil sorun; Adalete güvenmiyorum saygıda duymuyorum anlayışınızdır.

                Hukukun üstünlüğü ve hukuka saygı şarttır.

                Değerli yargıç ve savcılarımız vicdanları ile karar vermeliler. Siyasi idarenin telefon ve görüşleriyle değil. Basın ve sosyal medya bu konuyla çalkalanmakta.

                İnanıyorum ki, güçler ayrılığının, hukukun üstünlüğünün kurulacağı günler yakındır.

                Şunu da unutmamak gerek ki, yapanın yaptığı yanına kâr kalmamalı. Her kademedeki yöneticiler yanlış yönetim ve hatasının hesabını mutlaka adalete ve asil millete vermelidir.

                Devri sabık yaratmak ve uygulamak zorundayız. Ülkenin geleceği için bu elzemdir. Yönümüzü döndüğümüz Batı bunu yapıyor ve ülkeleri hep kazanıyor.

                Ne mutlu Türküm diyene! Tanrı’m Türk’ü korusun ve yüceltsin.

                Esen kalınız.