Kapitalizmin Sevimli Yüzü !...


Piyasada esen kara yel ; hepimizi, serbest piyasa ekonomisi ve kapitalizm hakkında derin düşüncelere sevk ediyor. 

Sürekli değişim içerisinde olan, Dünya ülkelerinin ekonomik politikalarına ; 1700 'lü yıllarda Iskoçya'lı ekonomist Adam Shimit (1723-1790), bozulan ekonomiyi geliştirecek bir ekonomi politikası önerir.

Bireylerin pazarda serbestçe rekâbet edebileceği, kendi deyimiyle " bırakın satsınlar- bırakın alsınlar " tezine dayanan, piyasalarda özgürlüğü sağlayacak ekonomik bir politika geliştirir.

Bu teoride; herkese eşit fırsat sunulması esastır.

Birey ve şirketler, kâr edebilme amacından başka bir şey düşünmeyeceğinden; mal ve ürünlerin daha kaliteli ve ucuz olacağı savunulur.

Görünmeyen bir elin de, bu sistemde halkın ve toplumun ortak çıkarlarını savunacağını, iddia eder...

Kapitalizm bir ekonomi politikası olup; üretim araçlarının özel şahıslara ve şirketlere tahsis edilmesi , bunların da kâr amacı ile işletilmesini öngören bir ekonomik politika olarak benimsenir.

Toplumlar, benimsenen kapitalizmin sevimli yüzünde göremedikleri ve unuttukları unsurları, sonuçlarını yaşayarak öğrenecektir.

Tıpkı ülkemizde olduğu gibi !...

1983' lü yıllardan sonra piyasalara hakim olmaya başlayan serbest piyasa ekonomisi , oto yollar ve köylünün evinde bulunan buzdolabı ile gurur duyan siyasi politikaları üretecektir.

Kapitalizm; toplumlara ve siyasi iradeye riski düşünmeden, büyüme ve gelişme isteği aşılar. Hırs ve arzuları kamçılayıp, büyük hayaller kurdurur. Kurum ve kuruluşları hızlı büyümeye teşvik ederek, lüks ve konforu adeta zorunlu kılar.

Büyük yatırımları ve büyük borçlanmaları teşvik eder.

Sanayileşen ve ticaret hacmini genişleten toplumlarda , köyden kente göçü özendirir.

Toplum ; tarım ülkesinde boş kalan tarlaların, bağ ve bahçelerin ileride nasıl olumsuz bir sonuç doğuracağını da hiç düşünmez.

Yeter ki, konforlu ve rahat bir hayatı olsun, her hizmete rahat rahat ulaşabilsin !...

Yol, hava alanı, köprü, kanal, AVM , İş merkezi , lüks oteller , konforlu siteler de toplumun övünç kaynağı olmuştur.

Birey ve toplum, hayatında bir kez bile kullanamayacağı bu yatırımların gururunu yaşarken, kendisinin nasıl fakirleştiğinin ve alım gücünün daraldığının da farkında değildir.

Zira, hayâller ve umutlar oldukça büyüktür...

Gelişmiş Dünya ülkeleri bu ekonomik politikayı uygulamaya başladığında , sonuçlarının nasıl bir zarar verebileceği öngörüsüne sahiptir.

Bunun içindir ki ;

lgili kanun ve yönetmeliklerle sıkı bir piyasa denetim rolünü devlete verir.

Devlet; sorumluluk taşır, denetleyicidir, verimlilik esasına dayanan tutumluluk prensibini benimser, ülke kaynaklarını artırıcı politikalar üretir ve her türlü riski düşünür. Aynı zamanda iyi bir plânlayıcı ve takipçidir.

Rekâbet ortamında gelişen piyasa hareketlerine karşı, toplum ve bireyin hak ve menfaatlerini korumada yaptırım gücüne de sahiptir.

Adam Shimit'in görünmeyen el biçiminde tanımladığı ,halkın ortak çıkarlarını düşünen, savunan ve plânlayan el, devlettir.

21.Yüz yıl sahip olduğu bilimsel ve teknolojik gelişmelerle uluslar arası rekâbeti hızlandırırken, Dünya ülkelerinde ki ekonomik politikalarda da yeni arayışları gündeme getirdi.

Küresel bir sorun olarak gündeme oturan eski ekonomik yapının sonuçları, her ülkeyi farklı farklı etki alanına alırken, ülkemizde hissedilen sancı daha büyük oldu.

Öyle, 1700'lü yıllarda üretilen ekonomik politikalarla gelişen- değişen Dünyayı yönetmenin pek de mümkün olamayacağını dağ köyünde yaşayan birey bile farkına vardı. Çünkü, iletişim güçlü ve bilgiye ulaşmak kolay...

Yeni ekonomik politikaların üretimi, Dünya ekonomisine yön veren ekonomistler tarafından üretileceğinden, kimsenin kuşkusu yok. Dünya, çağın gereği büyük bir 

sosyo- ekonomik değişim içerisinde.

Ve, gelişmiş ülkeler plânlı, sağlamış oldukları siyasi istikrar ve uygulanabilir yasaları ile bu değişime hazır. Birey önemli !... Toplumun her alanda yetişmesi ve katılımcı olması önemli !...

Böyle sancılı bir geçiş döneminde;

çağın gereklerini yakalamada geri kalmış ülkelerde, piyasalarda esecek çetin fırtınaların , o ülkeleri daha da gerilere sürükleyeceği de bir gerçek.

Çünkü, o ülkelerde kapitalizmin olumsuz sonuçları hesaba katılmadı.

Gün gelip, kapısının önünde ki lüks aracına yakıt alamayacağını, lüks dairesinin yakıt giderini karşılayamayacağını, tane ile meyve alabileceğini, ekmek fiyatlarını takip edebileceğini, üretmeden yaşayamayacağını unutmuştu !...

İşte, kapitalizmin sevimli yüzünün arkasında ki acı gerçek !...

Saygılarımla...