Ay'ın Şavkı Görünmez Oldu !.


Kara bulutlar kaplar gökyüzünü , ay'ın şavkı görünmez olur, zaman, zaman.Oysa, O, oradadır !

Unutulur bir an, O, nurlu varlık. Gözler kararır, kulaklar sağırlaşır. Kasvetli gecenin ağırlığında düşünceler ağır, sözler daha da ağır.

Sanılır ki, bitmeyecek bu kasvetli gece; umuda vurulan zincir, köreltir zihinleri ve daraltır gönül bağını.

Ay'ı gizleyen bulutun kaderi, ağlamaktır...  

Bekler toprakla buluşacağı zamanı, Ay'a ebedî yoldaş olmak değildir, niyeti...

Düşünce de, kendisini üreten zihine misafirdir... Kimi zaman bir söz , kimi zaman da bir eyleme dönüşür!... 

O 'an, söylenen bir söz ve yapılan eylemin sonuçları ise; kaderidir, insanın !... 

Beklemez dil, düşüncenin olgunlaşmasını ve gelişmesini...

Seher vaktini bekleyen gece gibi ; söz ve davranışlar yeni, kalıcı olayları kurgularken, gerçekleşecek yarınların zeminini hazırlar... 

Ham düşünce, aceleci ve bencildir. Bir o kadar da can yakan ateş ve pişmanlık !..

Bugün ; felâket gibi görülen bir olay,aslında insana verilen bir ders ve gelecek günün müjdecisidir. Ama, düşünmez insan. Sabırsız ve öfkeli akıl ; olanın ve olmakta olanın, arkasında gizlenen gerçeği , düşünme zahmetine girmeden, hüküm verir , o an'a. Ve, kararır sözler gece gibi...

Beklemek, sevgiliyi beklercesine ve bir annenin konuşamayan çocuğunu anlaması gibi anlamak olayları, şefkât ve sabırla... Zor gelir, insana...

Kendini bilmenin erdem ve bunun da, topluma bir borç olduğunu anlayamayan cahil, kendinde kalan bir habbe (tane) dir.

İnsan ; sosyal bir varlık olarak, bilinçli düşünce ve eylemlerini topluma sunma yükümlülüğünü hatırladığı, sorumluluk bilinci ile yaşamanın da, bencilliğe vurulan bir zincir olduğunu anladığı gün, gerçek insan olmayı başaracaktır.

Bu mâna da; irfan sahibi olmak / bilme ve anlama, bireysel değil, toplumsaldır.

Günümüzün en büyük sorunu,milletin sesini duyamamak ve halini görememek değil mi ?

H.Nihal ATSIZ der ki ;

"Ortak düşüncesi olmayan toplulukta, herkes, yalnız kendi çıkar ve zevkini düşünür. Böyle bir toplulukta fedâkârlık, saygı, nezâket kalmaz.

Bencillik, kabalık , rüşvet, iltimas ve namussuzluğun türküsü alır yürür."

Herkes, bir şeylerin bozuk gittiğinden dert yanar. Ama, hiç sormaz kendisine ; "- Bozulan dengelerde ve olaylarda benim payım nedir ?..."

Sürekli bir suçlu aranır ve bulunur...

Tercihler, davranışlar, düşünceler, korunamayan varlıklar , savurganlıklar ve hurafeler hiç sorgulanmaz.

Bilinçli/anlayan bir toplum ve birey, milletin sesini dinlemeli ve gerçekleri görmek /bilmek durumunda olduğunu kavramalıdır.A Ancak; o zaman umutlu yarınlara Ay'ın şavkında yürünülebilir...

 

Saygılarımla...