Yaşamak, Yaşayabilmek !...


"Sürekli bir can verme halinin adıdır, yaşamak..."

Ali ŞERİATİ

 

Zaman buz gibi eridi, günün yangınında. Kimi zaman sabrın selâmetine sığındık, kimi zaman da, savrulduk, haksızlığâ öfkelenmenin şiddetinde...

Yangınlarda boğulurken, depremlerde sarsıldık, yaşamaktı adı, taktir edilmiş bir sürece katlanmaktı. Beklemekti, her gece sökecek şafağı, beklemek. Bir umuttu, yaşamak; yeni güne, yeni sevdalara bağlanmaktı...

Yaşama mücadelesi verirken, her dem ölüm kokuyordu, her yer...

İğde çiçeği, gül, erguvan ve hanımeli adı anılınca, zihinde yer etmiş kokuları hatırlanan çiçekler gibi, dostların sesi canlanıyordu, kulaklarımızda, taa ötelerden...

Yürek sızısı , gözümüze yoldaş oldu;baktık ardından, zamana ve götürdüklerine...

Yaşamak büyük sanat;  bir cânâ bir başına sahip çıkabilmek, gönüle yazılmış dostların ayrılığına, dayanmak ve alışmak , zor mu, zor !

Üç yılı aşan bir zaman, çilenin ötesinde ; kapanan kapılar, iflaslar, intiharlar, ayrılıklar ve bir nefes alabilmenin telâşında ki, Insanın dramı... 

Geceyi siren seslerine boğan ambulansların taşıdığı hasta bedenlerin, şifa arayışı ve morg kapısında bulduğu sükûnet !... Ve yaşamak, sonsuz zamanları seven gönüllerde...

Kimilerine de, umulmadık fırsatlar sunan çile zamanı; küçük kapıları büyütüyor , büyük kapıları da küçültüyordu. 

Öyle ya; hastaya ilaç, ağlayana mendil, lokmaya muhtaç olma korkusu taşıyanın ambarına da,erzak gerek... 

Unutuldu, insanın insana gerekliliği ! Bir telâş , toz- duman ve buhranların fırtınasında harcadı, insan - insanı... Yalan ve iki yüzlülük at sürerken zamana , yenik düştü, iyi niyet ve masumiyet... 

Yaşatmadan, yaşamanın mümkün olamayacağını düşünme zahmetinde bulunamayanlar, akledemeyenler unuttular, zamanı ve zamana edilen yeminleri...

Zararlar yazıldı, kâr hanesine ve yaşadığını sandı, insan !...

Bir adım önde olmak, bir makamı işgal etmek, daha çok kazanmak için bir başka insanı harcamak, kumbarada ki bozuk paraları harcamaktan daha kolaydı, yaşamak adına... 

Güvensizlik kök saldı zihinlere, karardı gönüller. 

Bir bakıştı güven, taaa gönülden, huzur bulmaktı, gülümseyen bir yüzde.

Ben, sendenim demekti, sevmekti, anlamak ve anlaşılmaktı... 

Beraber yol almaktı, geleceğe !...

Anılara sarıldı insan, yaşamak adına. Yolcu geçmeyen bir kervan ıssızlığında ki anılar, bugüne ışık tutmaktan yetersiz, ağır ve anlamsızdı. Yaşayabilmek, can yaksa da, bugün de kalmayı ve bugünü anlamayı gerektiriyordu. Acımasız bir mücadele ve rekâbetin çığlıklarıydı, bugün...

2021 yılını, çoğu insanımız zihin fırtınalarında tamamlarken, insanlıktan alıp götürdükleri ile 2021 yılı, bir kırılma noktası ve değişim sürecinin başlangıcı olarak tarihe kaydedildi.

Dünyada yaşanan değişim süreci, ülkeden ülkeye farklılıklar arzederken,ortak nokta ekonomik kriz ve paranın yönetimi oldu. Gelişmiş ülkeler para kullanımını, işletilmesini, üretim ve teknoloji üstünlüğünü elinde tutarken,siyasi gücü de elinde tutmayı başardı. Gelişmiş ülke olabilmenin yolunun da, ülkesinde yaşayan insanların refah düzeyinin yükseltilmesiyle ilgili olduğunu uyguladıkları ekonomi politikaları ile ispat ettiler. İç ve dış piyasalarda ki aktivitelerin tek amacı, kendi insanını yaşatmak oldu...

Yeni istihtâm alanları açmak, iklim değişikliklerine çözüm üretmek, maliyeti düşük ve temiz enerji üretimine öncelik tanımak, doğayı korumak, yeni yaşam alanları edinmek; savaşarak değil, satın alarak !...

2022 yılına, gelişim ve değişimini tamamlamadan giren ülkelerin hali belli.. Kaos, pahalılık, enflasyon !

Ülke topraklarının, gayrimenkullerinin,

şirketlerinin, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının satışı, ne adına ?

Yaşamak ve yaşayabilmek adına !

İçim acıyor...

Pir Sultan Abdal der ki ;

"Ne mutlu, eğri zamanda doğru yerde durabilene . "

Esenlikler diliyorum.