Bir Üçüncü Göz, Olsaydı !...


"Yoklar doymadığında, varlar ağlamıyorsa; dünya tez yıkılır... "

Ahmed YESEVİ

 

Anlayabilseydik , Ahmed YESEVİ'yi !...

İnanabilseydik, üçüncü bir gözün varlığına !... 

Ve, bakabilseydik evrene,

gönül gözü ile...

O, haykırıyordu;  

Orta Asya' nın bozkırlarından...

" Türk'lük kaderim, din seçimimdir..."

Türkleri bir ve berâber olmaya, dünya ulusları arasında, daha güçlü bir varlık göstermeye davet ederken; atalardan devraldığı kültürle kardeşliği, paylaşmayı, yoksulluğu bertaraf etmeyi öğütlüyordu.

Seçmiş olduğu İslâm Dininin; sosyal adaleti, barış ve huzuru tesis eden ilkelerini de, Türk örf ve ananeleriyle birleştirerek, İnsanlığa barış içerisinde yaşayabilmenin yollarını gösteriyordu...

Orta Asya'yı aşıp insanlığa ışık tutan bu düşünceler, anlaşılmadı, anlayamadık !... 

Asırlardır öz değerlerle çatışan, menfaat ve bencillik; yozlaşmayı, unutmayı , bozulmayı ve tahakküm altına girmeyi bir kader kıldı...

Dağılan birlik, bozulan töre, unutulan kardeşlik , bölünen- parçalanan milletler ve emperyalist güçlerin üstün güç haline gelmesi...

Kardeş kavgaları ile yazılan bir tarih,21.Yüz Yılda Türkleri öksüz- yetim bıraktı.

Kendi canının derdine düşen topluluklar, asimilâsyona uğrayan bir millet, Asya' nın steplerinde kaderine terkedilen Uygur Türkleri...

Bencillik sardı dört bir yanı, değerler ve ülküler unutuldu.

Sustu vicdanlar !...

Zengin, daha da zengin olma derdinde unuttu, fakirin açlığını.

Çiğnediği konforlu yollara döşenen parke taşı, taş değil, insan yüreğiydi...

Bir lokma uğruna köleleşmiş insan bedenleri, üç öğün buğday lapası yemiş, yamalı giysi giymiş , onuru kırılmış ve ruhu incinmiş, kime ne ?...

Dünyaya hakim olma hevesi ve hırsı, insan olabilmelerine en büyük darbeyi vururken, nasıl düşünecekler di , insanlığı ?!...

Yaşamının en verimli 15 yılını Kazakistan'a hizmet etmekle geçiren genç bir iş adamı, buğulanan gözleri ve titreyen sesiyle anlatıyordu...

" Doğu- Batı sınırları arasında 1.5 saat zaman farkı var. Çok büyük bir Ülke, geniş bozkırların hakim olduğu,petrol, doğalgaz ve yeraltı kaynakları zenginliğine sahip. Toprağı eşelesen doğalgaz fışkırıyor... Şantiyemi kurarken fışkıran gazı, beton dökerek kapattım. Kazak Türkleri, can insanlar, yardım sever, sabırlı , hâlâ üzerlerinde Sovyetler Birliğinin uyguladığı baskının izleri var.

Halk geçim derdinde. Çok düşük bir ücrete , en zor işlere talip olurlar. Nüfus az, mevcut nüfusun yüzde otuzu Rus. Hâlâ, 1948 li yıllara ait, 1991 yılında Rusların terkettiği teknolojiyi kullanan işletmeler var. Büyük işletmelerin çoğunda, üst düzey yöneticiler ve teknik personel Ruslardan. Varoşlarda yaşayan insanlar yoksulluk içerisinde ama, bir tarafta da lüks içerisinde yaşayan bir nüfus var. - 55 derecede, tükürsen, tükürüğün havada donar.Böyle bir yere , Allah öyle bir zenginlik vermiş ki, doğalgaz !... Gerektiği gibi işletilse, tüm ülke refaha kavuşur... 

Ata yurdum, hizmet etmekten gurur duyduğum yıllardı." Ve, ağlıyor...

1991 Yılında elde ettiği bağımsızlığından bugüne kadar , ekonomik, ticari, iktisadi, gelişimi , ithâlât ve ihracat kapasitesinin artması ve teknoloji alanında yaptığı yatırımlarla, dünya ülkelerinin dikkatlerini üzerinde toplayan Kazakistan, son günlerde kan ağlıyor.

Bilindiği gibi geçtiğimiz hafta başlayan olaylar, Kazakistan'ın Dünya ile iletişiminin kesilmesine neden oldu. Yabancı basın kaynaklarından alınan bilgiler le, çok çeşitli yorumlar yapıldı... Herkesin gündeminde Kazakistan vardı. Tabii ki, doğruluk derecesi tartışma konusu olan bilgilere dayanan yorumlar, kişisel görüştür. 

Kazakistan'ın ekonomisi, siyasi yapısı, uygulanan ekonomik politikaları, coğrafya şartları, demografik yapısı elbette ki, Kazakistan yönetimi ve Milletini ilgilendirir. Dünya ulusları ile olan ilişkilerini de, devletler hukuku belirler. Ancak , o millet BİZİM OBANIN ÇOCUKLARI olunca, yüreğimiz sızladı... 

" Türkiye her türlü imkânları ile Kazakistan'ın yanındadır " mesajı ve terör olaylarının kınanması, bu kararın da TBMM' de siyasi partilerin ortak görüşü ile alınması teselli kaynağımız oldu. Gün, birlik ve beraberlik günüdür.

Kazakistan 10 Ocak 2022 tarihini "Yas günü" ilân ederken; geriye acı hikâyeler kaldı.

Ülkeler görevlilerini geri çağırdı.

Kazak bir baba; bir yolunu bulup, canparesi kızlarını, başka bir ülkede ki, dostuna emanet etti...

Bir Anne; 27 yaşına kadar emek verip büyüttüğü oğlunu, daha iyi bir eğitim alması için başka bir ülkeye göndermiş, pandemi nedeniyle de üç yıldır yüzünü görememişti. Yeni yıl tatilinde kavuşmuştu oğluna... Gelişen olaylar, provokasyonlar ve terör odaklarının saldırılarına mukavemet gösteren gençler arasında, oğlu ve akrabalarını da kara toprağa veriyordu... Kamuya ait alanlar yakılıp, yıkılırken yüzlerce masum insan da katlediliyordu. Ve, ülke ekonomisine büyük bir darbe vuruluyordu...

Kazak bir gencin titreyen sesinden dinleyebildiğimiz bir kesitti, bunlar.

Bir üçüncü göz olsaydı, diyorum; Dünya kaynaklarının tüm insanlara yetebileceğini görseydi. Allah'ın verdiği canı, gene O'nun alabileceğini anlayan bir bakışa sahip olabilseydi.

Adaletten şaşmadan, maddenin kulu olmadan, kin ve nefretten yoksun kucaklayabilseydi, insanı.

Üzgünüz...

Emperyal güçlerin; milletlerin milli ve manevî değerlerini ayaklar altına almasına , haklarını gaspetmesine, insanların öz vatanında parya olmasına , üzgünüz ve sebeb olanları kınıyoruz...

Ahmet YESEVİ , der ki ; "Dünya benim diyen sultanlara, Alem malını sayısız yığıp alanlara, Yeme- içme ile meşgul olanlara, Ölüm gelse, biri vefa eylemez imiş."

Her türlü terör eylemini lânetle kınıyorum !...

Kardeş ülke Kazakistan ve soydaşlarımıza geçmiş olsun... Yaşamını kaybeden kardeşlerimize, Allah'tan Rahmet diliyorum.

Esen kalınız...