'Ekonomi her şey demektir...'


17 Şubat 1923, İzmir.

1.İktisat Kongresinin açılışı...

Mustafa Kemâl ATATÜRK, bir söylev niteliğini taşıyan konuşmasında 

diyordu ki;

" Ekonomi demek, her şey demektir. Yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne lâzımsa; onların hepsi demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, çalışma demektir, her şey demektir !..."

Ve, ekleyecektir :

" Efendiler, tüketen değil, üreten olunuz !.."

Ana hatları ile İzmir iktisat kongresi,

farklı milletlere mensup kişi ve kuruluşları bir araya getiren ekonomik yapıdan (kozmopolit), 

milli ekonomik yapıya geçişin ilk adımıdır.

ATATÜRK, konuşmasının devamında;

* ayrıcalık taşıyan yabancı şirketlerin millileştirilmesini,

*gayrimeşru rekâbeti besleyen, yurttaşlarımızın zararına olacak ayrıcalıkların, yabancılara verilmesine (kapitülasyon) engel olunmasını,

* ulusal görüşün, iktisat ve ekonomi politikalarına da temel yapılması gerektiğini savunur.

Yeniden, var olma mücâdelesi veren Türk Milleti, 1.İktısat Kongresinde benimsenen ekonomi politikaları gereği; kısa bir sürede sanayi, tarım, ticaret, üretim, piyasa denetimi ve fabrikalaşma alanlarında önemli atılım hamleleri yapacaktır.

Bu başarılı gelişim süreci ; 1939 yılı sonbaharında, Almanya'nın Polonya'yı işgal etmesi ile başlayan, 2.Dünya savaşına kadar sürecektir.

İktisadi ve ekonomik gelişme sürecine giren bir ülke için, yeni durum, oldukça talihsiz ve zor bir süreci sunacaktır.

Her ne kadar Ülkemiz, uygulanan başarılı bir dış politika ile savaşa dahil olmamış ise de ; iç işlerinde, sosyoekonomik ve iktisadi politikalarda, benimsenen eğitim sisteminin ABD müdâhalesi ile değiştirilmesinde , eğitim ve ekonomik savaşını , kendi içinde kaybetmiştir !.. 

Her alanda tedbir amaçlı bir daralma söz konusudur.

Ocak- 1940 tarihinde TBMM'de kabül edilen "Milli Koruma Kanunu" , olağanüstü hallerde ; piyasa fiyatlarını belirleme, ürünlere el koyma ve zorunlu fazla çalışma yükümlülüğü getirmede , hükümete yetki veriyordu.

Daha sonra, artırılan tedbirler gereği 

1942 yılında " Varlık vergisi" ve " Toprak mahsülleri vergisi" ile ilgili yasalar çıkarılacaktır.

2.Dünya Savaşı sırasında ilân edilen 

" seferberlik hâli" ; savaşın olası ekonomik zararlarına karşı tedbirli olmayı ve gerçekleşebilecek bir saldırıya karşı da, askerin kışlada hazır bulundurulmasını hedefliyordu.

Bu durum ; üreten köylünün ürünlerine el koymak ve çalışan genç nüfusun, uzun süre kışlada, teyâkkuz halinde bekletilmesi anlamına da geliyordu...

Zorunlu olarak, 1.İktisat Kongresinde alınan kararlardan ve benimsenen ilkelerden, taviz veriliyordu...

Halka yansıyan kısmını, o dönemi yaşamış, tarihin şahidi , merhum babaannemden uzun yıllar dinliyorduk..

Bize, yaşadığı acı yılları aktarırken ses tonunu derin bir hüzün kaplıyordu.

"- Kıtlık yılları, seğelekten yağ çıkartıyordum, posasını da az bir unla yoğurup, ekmek yapıyordum...

( Seğelek: Ketentohumu)

Gâvur, birbirine savaş açtı... Hökümetin başında, İsmet İNÖNÜ var. Seferberlik ilân etti. Babanız askerde o zaman. Bir gitti, 4,5 sene gelmedi... Asker aç kalmasın diye,

İnönü tarlalarımızda yetiştirdiğimiz buğday, arpa, yulaf ne varsa hepsi hökümetin , dedi... Ekini işlerken buğday başaklarından birâz hindimin ( baş örtüsünün) ucuna sarıyor, göğsümde saklıyor, eve getiriyordum.

Askerler görmesin diye... Harmanı savurduğumuzda da ,her gün hindimin ucuna iki avuç buğday bağlıyordum.

Bize verecekleri, az bir buğday... Öyle saklı, gizli dört teneke buğday biriktirdim, evde...Onu da buğdayı olmayanlara sattım, babanıza el harçlığı yolladım. Çoook zor günler yaşadık.. Amma, savaş çıkmadı , çok şükür... 

Oğlum da, sağ - salim döndü !..."

Evet, savaşa girmemişti ülkemiz...

Daralan ekonomi, eğitim sisteminin değişmesi ( köy enstitülerinin kapatılması kararı) ve zor yılların kavgası da, siyasi ve iktisadi açıdan ülke gelişimine, zaman içerisinde büyük engel teşkil edecekti...

O dönem; halkın yaşadıkları tüm gerçekliği ile bir sır perdesinin arkasında kalırken, yeni siyasi oluşumların da başlangıcı olacaktır... Çile ve şükür duygusunun birlikte yaşandığı, buruk mutluluğu da, çok az kişi anlayacaktır... 

Zirâ, onu yaşayan bilir !... Bir tarafta kıtlığa, yokluğa isyân var, 

diğer tarafta da, izlediği politikalarla ülkeyi 2.Dünya savaşına dahil etmeyen, Sn.İNÖNÜ'ye

şükran ve minnet duyguları var...

( devam edecek)

Esen kalınız...