Bahar'ı Beklerken !..


Yıllar öncesinde : Cemil Meriç, görmeyen gözleri , ama üstün bir zekâ ve insanlık sevgisiyle dolu gönül gözüyle; günümüz sorunlarını görebiliyor ve uyarıyordu, tüm insanlığı...

Yaklaşmakta olan tehlikeyi, bir konferansında, şöyle ifade ediyor du;

 

" Korkunç bir tehlikenin arifesindeyiz.

Çatışan milletlerle sınıflar, gelişen teknik : Uçuruma açılan, iki ray!...

Dünyamız hiç bir zaman, birleşmeye bu kadar yakın, BİRLİKTEN bu kadar uzak olmamıştır !..."

 

Cemil MERİÇ ve diğer toplum yararını düşünen sosyologlara, bilim insanlarına , ilim sahibi toplum önderlerine ; insanlık sağır kaldı.

Anlamadı, dinlemedi !...

Kendisini, evrenin efendisi ilân edenlerin kurguladığı, Dünyamızda ,

yoruldu insanlık !...

Dünya kaynaklarını, bölüşemeyen milletlerin kavgasından ;

yalan ve iftiradan, gasp ve talandan, insanlığı ve ulusları sömürge haline getiren , küreselleşme sürecinden,

pandemi koşullarından, yalnızlık ve çaresizlikten, ekonomik kriz ve yokluktan yoruldu insanlık !...

Hakîm kuvvet olabilme hırs ve stratejileri , Emperyalist ülkelerin politikalarını oluştururken, çıkarlarını korumak, bu amaç doğrultusunda da,

insanlığın yaşamını karartmak , çile ve ızdırap haline dönüştürmek hiç de zor değildir...

Gelecek; insanlık için bir ütopya !...

Öngörüsü olmayan, özgür karar alma yeteneği yitirilmiş, gerçeklerin yalanla tüllendiği bir zamana yürürken insan,

kara kışa çevrilmiş baharının, 

yasını tutuyor !...

Meczup der; " Gönlünde kış olanın, ömrüne bahar gelmezmiş..."

İnsan hırsıyla yaratılan bataklığın derinliklerine çekilen , insanlığın baharlarına ; bombalar yağıyor, baharlar ağlarken...

Bilim ve teknolojinin insanlığın mahvı için kullanılması, gelişen hızlı iletişim teknolojisinin, insanın - insanla kavgasına hizmet etmesi, ne acı ve utanç verici...

Sanayi alanında, teknolojide dev yatırımlara imza atan, iç ve dış ticaret hacmini genişleten, rekâbet gücünü artıran ülkelerin ; milletini ve insanlığı sefalete mahkûm etmesi, ne acınacak bir hâl...

Kapitalizmin kısır döngüsünde, bu acınacak hallere çözüm üretmek, barışçıl yollardan olmayacaktır !...

Tek çözüm önerisi : Savaş !

Teröre destek verirken, diğer çözüm anlayışı; ülkeler arası çıkarılacak bir çatışma, kendi iç dinamiklerinde uyguladığı başarısız politikalarını kamufle edecek, insanlık tüm dikkatini savaş koşullarına yöneltecektir... Ekonomik kriz unutturulacaktır !...

Beyler, satranç oynarken; kullanılan piyonlar da, masum insanlar ve çocuklar olacaktır... 

Geleceğin açmamış çiçekleri öldürülürken, baharlar ağlayacaktır, kötü kaderine...

Çıkar ve menfaat uğruna yapılan savaşlar , hiç bir zaman ; adaleti, huzuru ve toplumsal barışı temin etmemiştir. Zülüm, gözyaşı ve dökülen kan; insanlık tarihinde utanç izleri bırakan, kara bir lekedir.

Kazanan tarafı olmayan savaş; rekâbet gücünü kaybetmiş, milli bütünlüğünü sağlayamamış , milli kültürünü terketmiş, zayıf tarafın belirlenmesini sağlar... Ve, o zayıf tarafın bağımsızlığına son vermenin adıdır, savaş...

Üç yılı aşan bir süredir, İnsanlık, biyolojik bir savaşın içerisinde. Yaşama tutunabilme mücadelesi veriyor. Çaresizlik ve yalnızlığa direnç gösteriyor, ekonomik krizle yüzleşiyor.. Senâryo yazıcıları bunları yeterli bulmadı !... Yazılan savaş senaryoları insanlığı ; korku, panik, zihin tutulmasına sevk ederken, bozulan piyasa dengeleri de, açlığa sürüklüyor insanlığı !...

Dünya Emperyalist ülkeleri, insanlığın felâketini hazırlamada gösterdiği güç ve fikir beraberliğini, İNSAN'ı yaşatma da gösteremedi, acze düştü...

Bu acziyetin sonucu da ; bireyin yalnızlaşması, sadece kendi çıkarlarını düşünen bir varlık haline 

dönüşmesi, toplumsal barışın yok edilmesi ve millet kavramının unutturulması gibi bir felâketle yüz- yüze kalmak...

Ve, problem çözme yeteğini yitiren insan; çözüm arayışını, başka bir problem çıkarma da arar hale getiriliyordu...

Böylesi bir çürümüşlükte, zalimleşen , maddenin kölesi olan insan; vicdanının sesini duymayacaktır.

İşte, asıl felâket te budur !...

İnsanlığın düştüğü hazin durum;

Milletimizi, sağ duyulu, milli töremiz ve iman ölçeğinde düşünmeye sevk ediyor. 

Milli birlik ve berâberliğimizi korumak ve güçlenmek zorundayız...

Vicdanlar, sağır olmamalı !...

Aklın ve adaletin bekçisi olan vicdanlarımız; hak ve hakikâti bulmada, doğru olanı tercih etmede bizlere yardımcı olacaktır...

Dünya siyasetinde tarafsızlığımızı muhafaza etmek, Milli sınırlarımızı ve ülke menfaatlerini korumak;

ulusal bağımsızlığımızın teminatı olacaktır.

Milletçe, 2. Dünya Savaşından alınan ders, unutulmamalıdır !...

 

Saygılarımla...