Gençlik bayramında genç işsizler


19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı gençlerimize kutlu olsun.

Eski on dokuz Mayısları özlemle hatırlarken, artık balkonuna bile bayrak asmaktan bile vazgeçmiş bir millet olduk. Atatürk’ün gençlere çocuklara verdiği önem ve bu kutlamalar onlara vatan millet sevgisini daha bilinçli bir şekilde yaşamalarına sebep oluyordu. Heyecanla yapılan bayram hazırlıkları, tatlı telaş ve yorgunluklar bayram günü bir çırpıda geçiyordu.

Bugün gençlerin değil bayram konuşması, millet ve vatan kavramları da artık yön değiştirmiş durumda. Sayısı her geçen gün artan üniversite ve fakültelerin genç işsizlerin sayısının artmasını frenleme mekanizması gibi görülüp, her dört yılda bir yeni işsizlerin artışını sağlamaktan başka işe yaramadığına da kendiniz şahit oluyorsunuzdur.

Gençlerimiz, çocuklarımız… Onlar geleceğimiz umutlarımız… Ne yazık ki onlara gelecekleri için umutlanacakları yarınları bırakamıyoruz ve onların beklentilerine cevap verecek ortamları sunamıyoruz. Yine yeniden gençlerimizin umutlarını yeşertecek yatırımları harekete geçirip, beton ekonomisinden kurtulup üretimi ne zaman harekete geçirdik ve kapıları onlara açtık o zaman onların bizden değil bizim onlardan beklentilerimiz artacak. 

Belki de sayıları giderek artan Teknoparklarda yeni yatırımlar için patentli çalışmalar biraz umut verse de TÜİK’in işsizlik artışında ki rakamlar bizi üzüyor. Genç işsizlerimizin sayısı azaldığı zaman hem ülke hem de toplum olarak daha refah bir yaşamın kapısını aralamış olacağız.

Bazı şirketler “dünyanın en iyisi olmak yerine, dünya için en iyi olmak” sloganıyla yola çıkıyorlar ve önemli adımlar atıyorlar. İş dünyasında radikal bir dönüşüm yaşanıyor. Başarının tanımı değişiyor. En az karlılık kadar, şirketlerinçevresel, sosyal ve yönetişimsel anlamda yarattıkları etki önem kazanıyor.

İçinde bulunduğumuz sistem, yaşadığımız dünyayı hızla yok ediyor. İş dünyasının, bu yok oluşu engelleyecek; büyümenin yerine kalkınmayı koyacak yeni bir sistem oluşturması gerekiyor. Bu sistemi oluşturmak için iş stratejileri, iş yapış modelleri, değerler dahil olmak üzere tüm sistemin yeniden tasarlanması aciliyet kazanıyor. 

Kâr etme, işletmenin başarısının işaretidir. Kâr yoksa işletme de yoktur. Asıl mesele, her ne pahasına olursa olsun kâr maksimizasyonu nun mu, yoksa gezegene veya insanlara hak ettikleri değerin verilmesini mümkün kılan kâr maksimizasyonunun mu tercih edileceğidir.

Bu noktada mesele yenileyici ekonomiye geçiş. Şirketler yenileyici yaklaşımlarla daha da fazla başarı elde edebilir, amaçları da temelde bu zaten. İhtiyacımız olan sistemsel değişim, bunun için de doğal sermayeyi, insan sermayesini, toplumsal ve finansal sermayeyi tüketmek yerine, bunları yeniden üreten ekonomik faaliyetleri hayata geçirmek. 

İşletmeler ekonominin öznesidir, özne olmadan değişim mümkün olmaz. İş dünyasının yaratıcılığı, inovasyonu ve girişimciliği dünyada görmek istediğimiz değişimin olmazsa olmaz unsurlarıdır.

Çevresel, sosyal ve yönetişim alanındaki sorunlara karşı çözümlerin eşit, kapsayıcı, adil ve akıllı bir hayat yaratmaktan geçtiğine inanıyoruz. Bunu başarmak için insan odaklı ekosistemler ve yenileyici iş modelleri kurulması,radikal iş birliklerinin gerçekleşmesi gerekiyor. 

Yaşadığımız çok boyutlu meseleler, bireysel değil, paydaş temelli çözümleri gerektiriyor ve özel sektöre büyük sorumluluk düşüyor. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na ulaşmak için yaklaşık 2,5 trilyon dolarlık bir kaynağa ihtiyaç duyuluyor. Bu kadar büyük bir finansmanı tek başına devletler, uluslararası kuruluşların sağlaması mümkün değil. O nedenle özel şirketlerin, finans kurumlarının ve etki odaklı sosyal girişimcilerin de işin içine dahil olacağı bir sistemsel dönüşüme ihtiyaç var.

Üreterek, yeni iş yapısına ve dünyasına uygun çalışmalar gençlerimizinkalkınma hamlesinde yer almalarını sağlayacak ve genç işsiz ordumuzda yer alan gençlerimizin iş dünyasında birer birer yer alması en büyük dileğimiz olacaktır.