Sünnet, Müslümanlara kılavuzluk eden nebevî bir rehberdir


İslâm Rönesans’ı için Kur’an’ın anlaşılması kadar Allah Resulü’nün (sav) sünnetinin de anlaşılması gerekmektedir. Peygamber Efendimizin hangi davranışları ve sözleri sünnet kavramının içerisine girmektedir? Dinin aslı ile ilgili olmayan konulardaki davranışları da sünnet midir? Beşer olarak yaptığı veya o dönemin adet ve gelenekleri olarak yaptığı davranışlarını sünnet dairesi içerisine mi almalıyız? Peygamberimizin söz ve davranışlarından müslümanları bağlayıcı olan ve olmayan davranışları nelerdir? Bu sualleri tam olarak cevaplayabilirsek yaşantımızda sünneti şekli olarak uygulamak yerine aslına uygun olarak yaşamış oluruz.

 

“Sünnet, mücerret bir bilgi kaynağı değil, aynı zamanda İslâm’ın ve Müslümanların varlık, bilgi, ahlâk ve bir bütün olarak değerler sistemine kaynaklık eden hayatî bir değerler manzumesidir. Sünnet, inanç esasları ve ibadetlerden günlük hayatın bütün alanlarına kadar Müslümanlara kılavuzluk eden nebevî bir rehberdir.

ilâhî vahiy ile nebevî sünnet birbirinden ayrı olarak değerlendirilemez. Kur’an gerekçe gösterilerek sünneti toptan reddetme tavrının ilmî ve ahlâkî bir temeli yoktur. Sünneti yüceltme adına Hz. Peygamber’i beşer üstü bir konuma yükseltme gayreti de makbul ve muteber görülemez.

Hanefî fakihler sünnet tasnifinde sünnet-i hüdâ ve sünnet-i zevâid tabirlerini kullanarak sünnete mahiyeti itibariyle farklı bir bakış açısı getirmişlerdir. Buna göre: a) Sünnet-i hüdâ: Yerine getirilmesi dinî bir emir ve gereklilik olan sünnetlerdir. Bunu terk eden kimse bir kerâhet veya kötülük (isâet) işlemiş olur. Namazı cemaatle kılmak, ezan ve kâmet gibi dinin şeâirinden olan hususlardaki sünnetler sünnet-i hüdâ kapsamındadır.

b) Sünnet-i zevâid: Hz. Peygamber’in, Allah katından bir tebliğ veya Allah’ın dinini açıklama niteliği taşımaksızın insan olarak yaptığı davranışlara “zevâid sünnet” veya “âdet sünneti” denilir. Hz. Peygamber’in giyim kuşam ve yeme içme tarzı, kişisel zevkleri, kına ile saç ve sakalını boyamış olması bu kapsama girer. Esasen bu fiiller dinî mükellefiyet çerçevesinde değildir. Yapılması dinen tavsiye de edilmemiştir. Bununla birlikte bir Müslüman, Hz. Peygamber’in bu tür davranışlarını ona olan sevgi ve bağlılığından dolayı yaparsa sevap kazanır ve övgüye lâyık olur. Terk ederse kınanmaz ve kötülük (isâet) işlemiş olmaz.” (Hadislerle İslâm C.1. s.130)

 

Her mümin Peygamber Efendimizi sever. O’nun yaşayış şeklini kendine örnek alarak hayatına uygulamaya çalışır. Hz. Peygamber’in inanç, düşünce, davranış ve hedeflerine yön veren, bunları belirleyen Kur’an’dan başka bir şey değildir. Bu bakımdan Hz. Peygamber’in Sünnetini, hayata aktarılmış Kur’an şeklinde nitelendirmek hiç de yanlış olmayacaktır. Hz. Aişe de Hz. Peygamber’in ahlakı hakkında sorulan sorulara “Siz Kur’an’ı okumuyor musunuz? O’nun ahlakı Kur’an idi” cevabını vermiştir. 

Sünneti ihya iddiasında bulunanlar Hz. Aişe’nin verdiği bu cevaba ne kadar uyuyorlar acaba?