Hile-i Şeriyye ile yasağı delenlerin akıbeti


Allah’ın (cc) deniz kıyısında yaşayan bir kavmi balıklarla imtihanı günümüz müslümanları için de ibret alınacak bir hadisedir.

Deniz kıyısında yaşayan İsrailoğulları Allah’a karşı ibadet yapabilmek için peygamberlerine müracaat ederek özel bir gün istemişlerdir. İstekleri kabul edilmiş cumartesi günü kendileri için birtakım yasaklarla beraber ibadet günü olarak belirlenmiştir. Yasaklardan bir tanesi de o gün hiçbir şekilde balık avlanmayacaktır. Diğer günlerde görülmeyen balıklar yasağın başladığı sebt gününde bir imtihan olarak denizde bol miktarda görünüp kıyılara kadar gelmeye başlamışlardır. Bu durum karşısında kavim iki gruba ayrılmış, bir grup sebte hürmet için avlanmaktan uzak dururken diğer grup deniz kenarına havuzlar açıp bunları kanallarla denize bağlamış havuza giren veya önceden attıkları ağlara takılan balıkları pazar günü avlayarak yasağı delmeye çalışmışlardır. Yasağa riayet edenlere gelince, onların bir kısmı yasağa uymayanları uyarırken bir kısmı da yasağı ihlâl edenleri uyarmadığı gibi onlarla görüşmeye devam etmiştir. Bunun üzerine Allah yasağa uymayanları ve bir yoruma göre onlarla birlikte uyarıda bulunmayanları maymuna çevirmek suretiyle helâk etmiştir.

Nahl sûresinde sebt gününün kısıtlama ve yükümlülüklerinin ancak bu konuda ihtilâf edenlere farz kılındığı “Cumartesi gününe saygı, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.” (Nahl 16/124) ayeti ile haber verilmektedir. 

Deniz kıyısında yaşayan bu insanlardan yasağı hileli yollara baş vurarak delenler ile bunları gördükleri halde uyarmayanların akıbeti Kur’an-ı Kerimde şöyle anlatılır:

“Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir halkının durumunu sor. Onlar, cumartesi tatili yaptıkları gün, avlayacakları balıklar sürüler halinde suyun yüzüne çıkarak onlara doğru gelirken, tatil yapmadıkları günde ortalığa çıkmıyorlar diye cumartesi yasaklarını çiğniyorlardı. Yoldan çıkmaları sebebiyle onları işte böyle sınıyorduk.

İçlerinden bir topluluk, "Allah’ın helâk edeceği yahut şiddetli bir azapla cezalandıracağı kimselere ne diye öğüt veriyorsunuz sanki!" deyince onlar, "Rabbiniz katında bir mazeretimiz olsun diye; bir de sakınıp çekinirler ümidiyle" şeklinde cevap verdiler.

İşte böylece onlar kendilerine yapılan uyarıları göz ardı edince biz de kötülüğü önlemeye çalışanları kurtardık, haksızlığa sapanları da yapmakta oldukları kötülüklerden ötürü dehşetli bir azap ile cezalandırdık

Kendilerine yasak edilen şeyler karşısında küstahça diretince onlara, "Aşağılık maymunlar olun!" dedik..” (A’raf 7/163- 166)

İhtilâftan maksat, Allah’ın İsrâiloğulları’na avlanmaktan uzak durup bugüne saygı göstermelerini bildirmesinden sonra onların bu konuda ittifak etmeleri gerekirken bugünde avlanmayı bazan helâl, bazan haram saymalarıdır. 

Bu kavim kendileri istedikleri halde konulan yasaklara uyup uymama konusunda balıklar ile imtihan edilmişlerdir. Yasağı delmek için kanallar açarak kıyıya vuran balıkların başka bir yerde toplanmasını sağlayarak biz cumartesi günü değil pazar günü avlama yapıyoruz diyerek savunma geliştirerek haramı kendilerince helal saymışlardır. Bu tavırlarıyla balıklara karşı nefislerine mağlup oldular. Ayeti kerimelerde de belirtildiği gibi İsrailoğulları bu konuda üç gruba ayrıldı. Birinci grup hile-i şeriyye ile av yasağını deldi. İkinci grup bu yasağı çiğneyenlere hakkı ve adaleti hatırlatarak onlara karşı mücadele etti. Üçüncü bir grup ise onlara karşı sessiz kaldı. Tepki göstermediği gibi yaptıkları işleri kendileri yapmasa da onları onayladı. Birinci ve üçüncü grup önce ibadet sonra da nimetlerle imtihan oldular ve her iki imtihanı da kaybettiler.   

Ashabı Sebt’in yaptığı gibi günümüzde de hile ile haramları helal yapmaya çalışanlar ve onlara destek olanlar yok mudur?

İslam ülkelerinde iktidara gelmek, sahip oldukları iktidar koltuklarını devam ettirmek için her yolu mubah görerek makyavelist bir anlayışla siyaset yapanların Ashabı sebtten bir farkları var mıdır?