EĞİTİMDE KALİTE VE DONANIM ŞART  


Çeşitli yarışmalar da ve sokak röportajlarında gördük ki, eğitimde kalite ve donanım kalmamış. Böylece eğitim seviyemiz, gelişmiş ülkeler seviyesinde değil de, üçüncü sınıf Afrika ve Afganistan seviyelerinde; OECD raporlarına göre.

 Bu satırları ülkem adına içim sızlayarak yazıyorum. Kim ne derse desin, maalesef gerçekler bu. Güneş balçıkla sıvanmıyor.

 Celal Şengör, “İddia ediyorum ki, 30-40yıl öncesinin lise diploması, günümüz proflarının diplomasından daha değerli idi. “ bu acı bir tespit değilse nedir.(Donanımlıları tenzih ederim.)

 Eğitim, donanımlı, araştıran, ufku açık, neden-niçin ilişkisini kuran, çağı ve geleceği okuyabilen eğitimcilerle olmalıdır.

 Bunun için işe, öğretmen yetiştirmekle başlanmalıdır.

 Öğretmen ise bunun eğitimini veren okullarda olur.

 Önceleri çağdaş, Türkiye’yi her alanda aydınlatacak, geleceğin Finlandiya’sı yapacak öğretmenler yetiştiren KÖY ENSTİTÜLERİ, daha sonra ÖĞRETMEN okulları vardı. Buralarda ilkokul öğretmenleri yetişirdi. Temel eğitim derslerinin yanında; Tarımdan, sağlıktan, tamirattan, müzikten Eğitim sosyolojisinden, öğrenci psikolojisinden de anlayan. Hepsini kapattık NEDEN?

 Yüksek Öğretmen Okulları vardı, Eğitim Enstitüleri vardı. Öğretmen okullarına öğretmen yetiştiren! Donanımlı, çağı okuyan, ilim ile barışık, hurafelerden uzak, aklını kullanan ve kullandıran.

 Çarpım tablosunu bilmeyen ilkokul mezunlarımız var. Türkiye’nin komşularını sayamayan lise mezunlarımız, İngilizceyi hakkıyla bilemeyen öğretmenlerimiz mevcut.

 Buralardan yetişmeyen çocuklar, üniversite de de istenen eğitimi alamıyor ya da verilmiyor.

 Bunları sırf bir dönemi, bir hükümeti yermek için yazmıyorum. Geleceğimizi kuracak gençlerimizin daha donanımlı ve çağdaş olmaları için, içim kan ağlayarak yazıyorum.

 Bütün bunların yanında, eğitimden uzak, bilimle kavgalı, liyakatsız idareciler de işin tuzu, biberi olmakta ( Elbette hepsi değil. Liyakat sahibi eğitimcilere, yöneticilere saygım sonsuzdur ve onları tenzih ederim.)

 Ondan fazla Hukuk Fakültelerimizin dekanı ne yazık ki, hukukçu değil. 

 Türkiye neden son yıllarda katma değeri yüksek teknoloji ürünü üretemiyor? Pandemi de bile maske yapımı ve dağıtımında çuvalladık. Kahramanmaraş, Hatay depremlerinde koordinasyonu sağlayamadık. Muhalefetin iddiasına göre neden; iş bilmezlik ve yandaşlık.

 İkinci Dünya Savaşı sonrası yanan, yıkılan Almanya’ya Rusya ya da ABD Genelkurmay başkanının: “Yerle bir oldunuz, artık belinizi doğrultamazsınız” mealindeki sözlerine karşılık verilen “Dedikleriniz bir gerçek. Ama unutmayın ki, üniversitelerimiz sapa sağlam durmaktadır.” Sözleri, ülkeler için Eğitimin değerini ve önemini bütün çıplaklığı ile göstermektedir.

 Biliyor musunuz? Almanya’da 200 yıldır kilise yapılmadığı söylenir. Ve Almanya Papaz okulları ile değil meslek okulları (Berufschule)ile bugünkü bizi kıskanan (!) Almanya’dır.

 Olaylara tabiatın diliyle ve gözüyle bakılması gerekir. O göz: bilimdir, ilimdir. İslam, “İlim müminin yitiğidir, nerede bulursa alır” demez mi?

 Aynı hatayı, şanlı ve ülkemizin teminatı şanlı TSK’nın askeri liselerini, harp okullarını ve hastanelerini kapatarak yapıyoruz. Harp Akademisi’nin yeterli olup olmadığını inşallah acılarla öğrenmeyiz. 

 Onun için öğretmenlik mesleğini ve öğretmen yetiştiren okullarla, askeri okulları daha da geliştirerek acilen açmalıyız.

 Beyinler hurafelerle ÖRÜMCEK bağlar; ilimle de çiçeklenir, gelecek olur.

 Biz ülkenin kurucusu Atatürk’ün, işaret ettiği ilim yolunda eğitim ve eğitimcilere muhtacız.

 İHA ve SİHA’larla neden övünmekteyiz, düşündünüz mü?

 Esen kalınız. Nazım PEKER