Reklam
  • Reklam
Konumuz : FANATİZM...
Reklam
BİLGE YILMAZ

BİLGE YILMAZ

Konumuz : FANATİZM...

22 Eylül 2021 - 11:24

Aylardır yazıp yazıp siliyorum. Malum, gündemimiz hayli yoğun ve yorucuydu... Öfkeyle yazmamak için durdum, sakinleştim. Dışarıdan bir gözle yeniden baktım. Üzüldüm. Kızdım. Şaşkınlık içerisinde anlamakta zorluk çektim bazı şeyleri... İnsanlar nasıl göz göre göre, bile bile yapıyor bunları, akıl tutulmasını nasıl normalleştiriyorlar anlamak mümkün değil.

Velhasıl insanı diğer canlılardan ayıran yegane özelliği muhakeme yeteneğiyken, bunu kullanmıyor, sorgulamıyor olması, aklını kullanmaması dünyanın geldiği noktayı açıklıyor sanki...

Gelelim günün konusuna. Aslında çağın konusu daha doğrusu çağın sorunu desek abartmış olmayız.

Konumuz : FANATİZM...

Akla hemen spor hatta futbol geliyor değil mi? Maalesef bu kadarla yetinmiyor fanatizm. Tanımını okuyunca anlayacaksınız hayatın her alanında karşımıza çıktığını...

 

Fanatizm: Bir din, ideoloji, fikir veya düşünceye körü körüne ve aşırı derecede bağlılık, bağnazlık, taassup.

Bağnazlık: Bir kimseye veya bir şeye aşırı düşkünlük ve tutkuyla bağlılık, bağnazca davranış, taassup, mutaassıplık, fanatiklik, fanatizm.

 

Görüldüğü üzere aklın esamesi okunmuyor fanatizmde. Akıl olmayınca da doğruyla yanlışı, iyiyle kötüyü ayırt edecek muhakeme yeteneği ortadan kalkıyor.

Yaradan, kutsal kitabımızın her yerinde aklınızı kullanın diyor. Ama bizler düşünmeye üşenen zavallılara dönüşmeyi dert etmiyoruz. Çünkü, bizim yerimize düşünenler var sanıyoruz, bizim yerimize bizim iyiliğimiz için karar verenler var sanıyoruz... Dahası da var tabii ki. Bazılarımız düşünene kadar içinden gelen ilkel dürtülere ayak uydurmayı, onlara göre yaşamayı marifet sayıyor. Bunlar size tanıdık geldi mi? Haberleri ne zaman açsak karşımıza çıkmadı mı bunlar...

Öncelikle bu fanatizm denen çılgınlık, insanların objektif olmalarını, muhakeme etmelerini, saygı duymalarını, hoş görmelerini ellerinden alıyor, benden söylemesi...

Ülkemizin başına gelen onca felaket gösterdi ki, insanlar patlamaya hazır bomba gibi bekliyorlar. Biri bir şey yapsa.... Ah yapsa... Kültürümüzün en güzel özelliklerinden biri her şeye rağmen bütünleşebilmesi. Bunu herkes biliyor zaten. Ancak bu durum çok da uzun sürmüyor artık. Bu fanatizm yüzünden. İlla ki birileri çıkıp çomak sokuyor.

Örneğin; ciğerimize ateş düştü, birbirimize girdik. Sel vurdu, canlar gitti, birbirimize girdik. Bütün bunları da siyasi fanatizme borçluyuz. Kimileri körü körüne savundu, kimileri de körü körüne karaladı...

Yanlış hatırlamıyorsam, bu sağ-sol kavramı, İngiliz meclisinde kürsünün sağında ve solunda oturanları belirtmek için kullanılmıştı. Aslında bu kadar basitti. Tabi işin içine insan faktörü girince her şey gibi bu da karmaşıklaştı. Sadece karmaşıklaşsa yine iyi, bu saçmalık uğruna canlar gitti. Kardeşi kardeşe vurdurttu. Ne uğruna... Niye sığamadık bu dünyaya? Bugün farklı mı sanki? Yıllar geçse de üstünden politik fanatizm varlığını kararlılıkla sürdürüyor. Yandaşlar ve diğerleri olarak bölünüyor, bölündükçe ötekileştiriliyoruz. Hatta öyle ki, geldiğimiz noktada, bu çağda, birbirimizin yediğine, giydiğine, söylediğine karışıp eleştirme hatta yaftalama hakkını buluyoruz kendimizde... İnsanız hepimiz insan. Ve her hayat kendine hastır. Kimse kimseye benzemek zorunda değil. Hiç kimse bir başkasına göre yaşamak zorunda değil. Zihinsel engeli yoksa, kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğuna kendisi karar vermeli ve özgürce uygulamalıdır. Diğerleri de saygı duymak zorundadır. Neden bu dünyayı, yaşadığımız zamanı güzelleştirmek yerine, çözüm üretmek yerine sorun çıkarıyoruz ki? Neyi paylaşamıyoruz hâlâ? Aslolan hep birlikte uyum içinde yaşamaktı yahu. Nasıl bu kadar zorlaştı, nasıl mesele haline geldi?

Bir cevabım var tabii. O da, insanın yenemediği ilkel güdüleri... Hırsları, kıskançlıkları, arzuları vs...

Kazanan, daha çok kazanmak istedi; paylaşmayı unuttu.

Güçlü olan, en güçlü olmak isterken ezdikçe ezdi...

Seven (psikopatça seven), sahip olmak isterken ait olmayı unuttu, hayatı sevdiğine zehir etti...

Şekle itibar edenler, kendileri gibi görünmeyenleri, kendilerinden olmayanları ötekileştirdi, ayıpladı, yaftaladı...

...

O kadar çoklar ki. Örneklemeye ömür yetmez sanki...

Bizim adalet sırra kadem bastı. Vicdan diye bir yer vardı, şimdilerde kapı duvar. Zile basınca “aradığınız kişiye ulaşılamıyor “çalıyor...

Her şey kontrolden çıkmış gibi güzel yurdumda. Güne hangi felaketle uyanacağımızı düşünerek açıyoruz gözlerimizi. Bu günümüze şükrediyoruz hep ancak daha iyisi için hiç bir şey yaptığımız yok. Kötünün iyisine razı edildiğimiz bir düzene hapsolmuş gibiyiz. Kaşıkla verip sapıyla çıkaranların çarkında dönüp duruyoruz sanki.

Bütün bunları görüp de görmezden gelen fanatiklerin, kendilerini ikna etme yolları olmalı. Yanlışa yanlış demek insanlık görevidir çünkü. Yanlış diyene kin gütmek ise akıl noksanlığının belirtisi olsa gerek. Tabi bir de korkunun. Çünkü, doğru olduğuna inanıyorsan ve eminsen tüm dünya yanlış da dese er ya da geç gerçekler ortaya çıkacaktır. Sükunetle izler ve görürsün. Panikle defans yapmazsın, haksız olduğunu bilmiyorsan tabi... Hukuken iddia sahibi iddiasını ispatlamakla mükelleftir. Sen kendinden eminsen sana kim ne yapabilir ki...

Değinmeden geçemeyeceğim bir konu var ki, o da şiddet. Fanatizmin başka bir versiyonu da bu. İlişkilerde fanatizm... Bağnazca tutkun olduğu ya da kendisine mecbur olduğunu düşündüğü kişiye karşı işlenmiş hakaret, şiddet ve cinayet... Hastalıklı ruh haliyle bir insana hayatı nasıl dar edeceğini küstahça ortaya koyuyor bu caniler. Yine akıl yok, saygı yok, hoşgörü yok... Yok da yok... Üstelik adalet de yok... Tabi bundan dolayı cahil cesaretiyle ellerini kollarını sallayarak geziyor bu insan suretli canavarlar.

Yahu bir şey yapılmalı!...

Ülke insanı kendi parasının değeri düştükçe daha zor yaşam şartlarında delirmemeye çalışıyor, kendine yetemeyen ülke misafir ağırlıyor, ağza bir parmak bal çalmak var ya hani işte o sebepten suni gündemler yaratılıp dikkat dağıtılıyor, katili, sapığı dışarıda fink atıyor, kiracılar ev bulamıyor ev sahipleri fırsatçılık yapıyor (hakkaniyetli olanları tenzih ederim), mezun çok işsizlik daha çok, üniversite kazandım diye sevinen çocuklar sokakta kaldılar, zam konusu tam bir facia, vatandaş muhatap kabul edilmiyor sanki, biz böyle uygun görüyoruz işinize gelirse deniliyor sanki...

Merak ediyorum, milleti temsil edenlerin görevi tam olarak neydi? Her vekilin dönemlik çalışma kaydı çıkarılmalı bence. Her ay kaç çalışma yapmış, öneri hazırlamış, milletin yararına kaç fikir geliştirmiş? Bilmek hakkımız değil mi? Öylece oturup oylamaya katılmak yetiyor mu yani? Kabinede olsun, olmasın her vekilin oturduğu koltuğun hakkını vermesi boynunun borcudur. Bütün bunları sorgulamak da biz vatandaşların görevidir.

Ülke bir bütündür, toprak, insan ayrımı yapmaksızın herkesi kapsayacak ve herkesin yararına olanı yapacak kadar adil, üreten, çalışkan ve iş bitirici insanlara ihtiyacımız var. Aklını kullanmayan herkes, olmayan fikrini kendine saklasın...

Haydi selametle...

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar