Reklam
  • Reklam
İnsan; Kendini Bilendir !...
Birsen Alkan Dinç

Birsen Alkan Dinç

İnsan; Kendini Bilendir !...

01 Nisan 2021 - 14:37

 "Sözden gönül kokusu gelir, gönül de sözden belirir, meydana çıkar.

Öyle söz söyleyin ki ; kabul edilsin, sizinle düşüp kalkanları rüsvay etmesin !..."

Hz. Mevlâna ( Divan-ı Kebir)

 

İnsanın en zorlu yolculuğu, kendi öz benliğine olan yolculuğudur. Yalnızlığın kapısında, derdinizin sesi duyulur... Zaman zaman atar bir çığlık, kulakları sağır eder. Çoğu zaman da mahsun ve gârip suskunluğunda yürür yolunda.

Sorgulamak, tanımak kendini, kusurları imbikten geçirmek ve itiraf etmek kendine, zordur !

Izdırap verir, hedefsiz bir yolun yolcusu olduğunu, düşünmek...

Acıtır cân'ı, yalnızlığından gelen inilti.

Ve okur yolcu ; zamanı, kendisine sunduklarını; kendisinden alıp - götürdüklerini.

Yaşadığı çevrede gelişen sosyal ve siyasal olayların da bir parçasıdır aynı zamanda. Kazanç - kayıp arasında yaşadığı, gel-git lerin ağırlığında bunalır... Taşıdığı sorumluluk; yaşadığı değişen dünyada, gelişme ve geliştirme yükünü  de vurur, omuzlarına.

Bazan da, üçüncü bir eli, üçüncü bir gözü özler ve dertlenir, çaresizlikten !

Dertli Yunus gibi mırıldanır, dudakları; "Bir ben var, benden içerü"...

Bilir ki, bu dünyaya o içeride ki "ben"i aramaya geldi.O'nun la güzelleşmeye,

O'nun la hayatı algılamaya, bilmeye ve bulmaya...

Anlar ki; varlıktan, yokluğâ ulâşma çabasında bulduğu "ben" de gizlenen yaşam sırrı ve iç huzuru  hedeflenen yolun başlangıcıdır...

Kendi iç dünyamızda yapılan bu yolculuk , insanları ve olayları daha iyi anlamamızı; sorgulama ve eleştiride daha hoşgörülü ve sevecen olmamızı sağlayacaktır.

Barış ve huzura dayalı bir hayat sürdürmenin yolu da anlamak , değil midir ?...  Bu anlayış ve kavrayışla yazacaktır her kişi, yaşam hikâyesini.

Üstün bir eğitim ve sabrı gerektiren bu eğitim,öyle okul sıralarında kazanılacak bir sonuç değildir.

Aile ve okulda alınan eğitimin getirdiği son kavşaktır, o... Kişinin kendi kendisini eğitmesi; iç disiplin, duygu denetimi, davranış kontrolü ve akıl- gönül birliğinin sağlanması, gerçek bilgi eşliğinde ömür boyu sürecek bir disiplini gerektirir !...

Hayatın temelini, para ve maddi kazançlara oturtan kişi, öz ben'ini bulamamıştır, belki de hiç aramamıştır... 

Oysa ki, gönül den gelen söz ve akıl sözü buluştuğunda ; hayatın denge ve adalet üzerine inşâsı mümkün olabilecektir.

Her birey, tek başına özel bir yaratılışa sahiptir. Kendisinin; yapmış olduğu içsel yolculuğunda özel olduğunu kavrar ve bunu hissettirmesi için hiç kimseye de ihtiyaç duymaz.

Ancak ; kişinin  yaşadığı toplumda diğer kişilerle kuracağı her türlü ekonomik, ticari, sosyal ve siyasal ilişkilerde hukuk ve adalet kavramlarına ihtiyaç duyduğu kesindir. Bireyin,  hak ve özgürlüklerinin hukuk çerçevesinde tanınması ve adaletin temin edilmesi toplum hayatının temelini oluşturur.

Milletin huzur ve kendisini güvende hissetmesini  temin etmesini sağlayan bu temel prensipler de; yönetimin her kademesinde içsel yolculuğunu yapabilen , akıl- gönül sentezini gerçekleştirebilmiş ; öz güvene sahip kişilerin liyakat ve yeteneği ile gerçekleştirilebilir.

İnsanlık tarihi, gecmiş- gelecek ve bugün bağlamında bir bütündür.

Yaşanılan eski çağ, yaşanacak yeni çağın öngörülerini sunarken; ekonomik, demografik , siyasal, sosyal ve kültürel verileri kullanır.

Bunların hepsi de gerçek bilgi, belge ve bilimle desteklenmek zorundadır.

Varsayımlar, kehanetler, bir veya bir kaç ülkenin dünya hakimiyetini elinde tutma, yönetme, dünya kaynaklarının kullanımında en büyük payı alarak ezici bir güce ulaşma hırsı ile insanlık tarihinin akışı değiştirilemez.

Bugün , küresel gücün  kapitalizmden beslenen devletleri tarafından , dünya ülkelerine dayatılan ; "yeni dünya düzeni" , " tek dünya devleti" , " ulus devletlerin sınırlarını koruyarak, dünya devleti ne bağlı bir yönetim düzenine evrilmesi " gibi sloganlar , 20.yüzyılın son çeyreğinde üretilmiş ve uygulamaya alınması için de dayatılan bir projedir.

Ülke bağımsızlıklarını tehdit eden bir proje, ne kadar kabül görebilir ?...

Asırlar boyu bağımsızlık mücadelesi vermiş milletler bu senaryonun hayata geçmesine izin verir mi ?

İnsan hakları savunuculuğu yapan küresel güçlerin, kendilerinin insana verdiği değer nedir?

Teröre, terör guruplarına destek verenler,insan haklarının neresinde?

Soykırımı ve asimilasyon uygulayanlar , zulüm ve işkence uygulayarak dünya barışını tehtit edenler insanlığı nerede yitirdiler?

Bir yılı aşan bir zaman içerisinde, masum insanlar üzerine salınan virüs belâsı ile hayatını kaybeden, ekonomisi çöken, psikolojik dengeleri bozulan insanların haklarını kim, hangi ülke gereği gibi savundu ?

Cevabı düşünülmeyen bu sorularla insanlık kaygı ve umutsuzluğun pençesine terkedilirken , kapitalizm patronları insan hakları dersi verme derdine düştü... Milletlerin kültürünü yok etme kampanyası ile değerlerinden ve milli duygularından uzaklaştırarak kimliksiz, kişiliksiz ve değersizleştirilmiş insan kalabalıkları oluşturmak hedeflenmektedir.

Ve bu yığınların, bireysel özgürlükleri ile yalnız çaresizliğine terkedileceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.

Bugün pandemi koşullarında bunun egzersizi yapılıyor... O özgür kılacakları birey, şimdiden yalnızlığın kapısında ,tek başına iç sesini diliyor.

Büyük Türk Milleti,  yazılı tarihin başlangıcında bugüne kadar; köklü tarihi ve kültürü ile inancını, insani değerlerini ve hür düşünüş biçimiyle var olma mücadelesini nesilden nesile aktararak ,dünya tarihine iz bırakmış bir Millettir.

Bugün, gelecek nesillere devredeceğimiz , bünyesinde koskoca bir tarihi barındıran , toprağı şehit kanlarıyla yıkanan; Vatanımız ve Milletimiz üzerine kurulan kirli hayallerin gerçekleşmesine geçit vermemek için tek yürek halinde mücadele etme bilincinde olmalıyız...

Bu bilinçle, Millet olarak içsel yolculuğumuzu yaparken ;

Hz Mevlâna'nın sözünü de tekrar tekrar hatırlatmayı unutmayalım:

" Öyle söz söyleyin ki; kabul edilsin, sizinle düşüp kalkanları rüsvay etmesin..."

 Sağlıklı günler diliyorum...

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar