Kendi Kendine Düşman Olmak !...
Birsen Alkan Dinç

Birsen Alkan Dinç

Kendi Kendine Düşman Olmak !...

25 Mart 2021 - 13:45

"Ne hâzin ve yazık ki; kendilerine akıl, iz'an, mukayese ve tartı-ölçü verilen insanoğlu, birlik ve beraberliğin tadından uzak olmanın acısından kurtulamadı !..."

Samiha AYVERDİ

(Kaybolan Anahtar)

 

Ankara, yıl 1992

Bir sempozyum arası... Genel Müdürümüz, sunmuş olduğumuz bildirilerle ilgili görüşlerini bildiriyor ve bizi kutluyor... Tanımadığımız bir kişi de yanımıza yaklaşıp; konuşmaya başlıyor:

- Bildirinizi dikkatle takip ettim. Tebrik ederim. Türkiye'de, hele hele taşradan katılan bir bayan; nasıl oluyor da bu kadar konusuna hakim ve olaylara eleştiri ile yaklaşabiliyor?

Bu ülkede, kadınların sosyal yaşama katılımı konusunda ciddi kuşkularım vardı. Ama bugün, bu sempozyum da gördüklerim beni çok şaşırttı...

Akademisyenler,  İdareciler ve Kütüphaneciler...

Çoğunluğu da , KADIN !...

Ve hepsi çok heyacanlı, özgürce konuşuyor !...

Sözlerini bitirdiğinde, Genel Müdürümüz ABD Elçiliğinde görevli kişiyi bize tanıttı ve buyurun hanımlar siz verin cevabını, diyerek sustu !...

Dedim ki;

- Bizim hakkımızda, size yanlış bilgi verilmiş. Türk Kadını tarlada , fabrikada, kurum ve kuruluşlarda çalışırken; evinde ve her türlü sosyal ortamda özgürce konuşur. Heyecanlıdır, bilgisine ve alın terine güvenir !... Bağımsız Türk Milletinin bir bireyi olarak, kültürüne göre, kendisini ifade eder...Ve her türlü plâtformda  gururla  Ülkesini temsil eder... Size farklı gösterenler yanılgı içerisinde veya siz öyle görmek istiyorsunuz ! Siz en iyisi bugün , burada gördüklerinize inanın !.."

Bozulan yüz ifadesi ile yanımızdan ayrıldı...

Ülkemizde, 1990'lı yıllardan itibaren her geçen gün artarak devam eden,  sivil toplum kuruluşları  yapılanması vardır.

Bu kuruluşlar , toplumsal yapının gelişmesinde ve değişiminde kuşkusuz etkili ve faydalı da olmuştur.

Ekonomi, ticaret, eğitim, kültür gibi geniş bir yelpazede hizmet veren bu kuruluşların, yurt içi hizmetleri  yanı sıra uluslar arası ilişkileri de bilinen bir gerçektir.

Ancak; 2000'li yıllardan sonra bazı sivil toplum kuruluşlarının, özellikle  Avrupa ülkeleri ve ABD tarafından maddi fonlarla desteklenmesi, faaliyet alanlarının genişlemesine ve kuruluş amaçlarının dışında etkinlik göstermelerine fırsat vermiştir.

Dışa açılım, ülke tanıtımı, kültürler arası anlaşma, ticari ve ekonomik iş birliği  ile başlayan bu ilişkiler;

zaman içerisinde vakıf, dernek ve diğer tüzel kişilikler adı altında ülke yönetim politikalarının belirlenmesine kadar el uzatacak duruma gelmiştir...

Topluma, aileye ve bireye uzanan faaliyetleriyle de kültürümüz de ciddi bir yozlaşmaya neden olmuşlardır.

Küresel gücün bir eli gibi uzanan bu sinsi yapı, aile içine kadar girip; toplumun temel yapısını sarsmayı hedeflemiştir.

Oysa ki; Büyük Türk Milleti kadim kültüründen aldığı güç ve öğreti ile kadına değer veren, onun gelişimine fırsat sunan ve 1924 tarihinden itibaren de ; kadın haklarını değişik alanlarda çıkardığı yasalarla destekleyen bir toplumdu...

Bozkırın bağrında yetişmiş erkeklerimiz, yuvalarına özen gösteren, eşine ve çocuklarına saygı duyan; onları yüce duygularla donatmak ve yaşatmak için, gece - gündüz çalışan fedâkâr insanlardı...Babalarından ve dedelerinden öğrenmişlerdi, yuvaya sahip çıkmayı.Altay Dağlarının zirvesine, KADINBAŞI adını veren Türk geleneği ve bilgeliğinden gelen neslin çocukları olmanın gururunu yaşıyordu, onlar...

Kadın da, erkeğin yanında ona her zaman destek olan, değer veren ve değer bulan konumundaydı...

Ama biz bu gün, aile içi çatışmaları, cinayet, taciz ve kadının aşağılanmasını konuşuyoruz...

Kadınlarımızı nasıl koruyacağımızı düşünüyoruz... Küresel güçlerde akıl veriyor !...

Ne oldu da ,biz bu hale geldik ?...

Yad-eller girdi aileye !...

Hani büyüklerimiz derdi : " Dört duvar sır örtüsüdür !"

Sır örtüsünü yırtan o sinsi eller, insanımızı en hassas noktasından tuzağa düşürdü...

İnancını, kültür değerlerini, alışkanlıklarını, milli duygularını;  büyük bir bütüne ait olma ve onunla gurur duyma bilincini bozup- dağıttılar... Bazılarının aklı tutsak oldu, sinsi hainlere...

Şunu unutmayalım ki; kadın olsun , erkek olsun kendisiyle barışık olamayan insan, hiç kimse ile uyumlu ve barışa dayalı bir zemin oluşturamaz.

İnsanın kendi kendine yaptığı düşmanlık; iç çatışmaları, kendisiyle olan kavgası ve huzuru bir başkasından beklemesidir !...

İnsan kendi içinde bulduğu huzur ve öz güvenle ; ailesine, çevresine ve ait olduğu topluma olumlu katkıda bulunabilir.

Bireyin: Sosyal, ekonomik, psikolojik sorunları en yakınında bulunandan başlayıp; toplumun en üst tabakasına kadar yansıyacak ve zarar verecektir.

Millet de birey gibidir...

Kendi içerisinde ki , kavga ve farklılıklarını uzlaşma zemininde bitirmek zorundadır... Doğru- yanlış kavramında , doğrudan yana tercih de bulunma zorunluluğu vardır.

Bu bilinç ve gayret:

İçinde bulunduğumuz olağanüstü zamanın; başta sağlık olmak üzere ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel sorunlarına çare üretmeyi temin edecektir...

Bize, ne Batı'nın , ne Küresel Dünya 'nın kilise öğüdü ;  ne de Doğu'nun cahiliye dönemi kültürü ve Emevi zihniyeti şekil  veremez, çare de üretemez.

Biz, Yüce Türk Milleti kendi öz değerlerimizle  ve yüreğimizde taşıdığımız İman'la yolumuza devam etmek zorundayız !..

Sağlıklı ve huzurlu günler diliyorum...

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar