Uluslararası Sempozyum Konya’da Başladı

Uluslararası Sempozyum Konya’da Başladı

Selçuk Üniversitesi tarafından desteklenen ‘1. Uluslararası Türkiye'de Din Eğitimi ve Ümmetin Bu Hususta Bizden Beklentileri’ sempozyumu Konya’da başladı.

15 Mayıs 2017 - 10:19

Bera Otel’ de gerçekleştirilen programa Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin, Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Önder Kutlu, Konya İl Müftüsü Prof. Dr. Ali Akpınar, Selçuk Üniversitesi Genel Sekreteri İbrahim Halıcı,Şırnak Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Ali Akmaz, Es-Sirac Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Hüsnü Şimşek ve davetliler katıldı.

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Es-Sirac Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Hüsnü Şimşek,“Meseleleri çözebilmek için sorumluluk sahibi olmamız gerekir. Ümmete baktığımız zaman kan ve gözyaşı var. Bunların dindirilmesi gerekir. Okuyan bir toplum olmak zorundayız. Ümmetin Türkiye'den beklentileri var. Biz bu talebe karşılık vermek için de önce kendi durumumuzu gözden geçirmeliyiz. Önümüzdeki meseleleri çözebilmek için sorumluluğumuzu hiç unutmamız gerekiyor. Motivasyon noktasındaki ilkemiz olan ‘İnsanların en hayırlısı insanlara hayırlı olandır’ düsturu ile hareket etmemiz gerekiyor” dedi.

PROF. DR AKPINAR, “OKUYAN BİR TOPLUM OLMALIYIZ”

Konya İl Müftüsü Prof. Dr. Ali Akpınar, “Allah, ilk insanı ilk peygamber kıldı ve kendisi bizzat eğitti. Ardından gönderilen peygamberlerle bu eğitimini sürdürdü. Dini eğitim konusunda önümüzde ne fiziki ne de yasal hiçbir engel yok. Dinin doğru bir şekilde anlaşılması son derece önem arz etmektedir. Onun için parçacı yaklaşımları bir kenara bırakarak bütün bir yaklaşımla İslam’ı Kur’an -ı Kerim’in ışığında yeniden anlamaya ve öğretmeye ihtiyacımız var. Dinimizin ilk emri ‘ikra’ yani ‘oku’dur. Ümmette kan ve gözyaşı hakim. Okuyan bir toplum olmalıyız. Kendini yenileyen insanlara ihtiyacımız var. Ümmetin bizden istedikleri var. Bu bilincin verileceği müfredat anlayışına geçmeliyiz ”şeklinde konuştu.

PROF. DR. AKMAZ,“KURANI KERİM BİR DİN KİTABIDIR”

Şırnak Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Ali Akmaz,“Ecdat öyle bir eğitim ortaya koymuş ki yaşayan bir kültür ortaya çıkarmış. Anadolu’nun bütün coğrafyasında ve hakim olduğu bütün Osmanlı topraklarında yaşayan bir kültürdür. Bugün baktığımızda balkanların her mahallesinde görüyoruz. Bu emaneti bizlere bırakanlara, Allah minnet borcumuzu ödememizi nasip etsin. Ciddi bir minnet borcumuz var. Her bir evimizde mutlaka Darü’l Erkam odası olması lazım. İslam’ın temel eğitimi evin dışında olmaz. Bizim konumuzu biz tartışmalıyız. Benim değerlerim Siyonistler tarafından tartışılıyor. Fizik, Kimya, biyoloji, matematik gibi dersler hazırlık sınıfında gösterilmelidir. Kur’an-ı Kerim bir din kitabıdır. Akademisyenlerin kendine ışık tutacağı yüzlerce ayet bulunmaktadır. Bunu bir alana sığ bir şekilde yerleştirmeyelim. Bizim önümüzde kat etmemiz gereken birçok mesafe var ”dedi.

REKTÖR PROF.DR ŞAHİN, “BU TOPLANTI HAYIRLARA VESİLE OLACAKTIR”

Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin ise,“ Malumunuz batı orta çağın karanlığını yaşarken Endülüs medeniyeti ve Osmanlı Medeniyeti dünyaya şekil ve nizam verme noktasında çok ön pozisyonda idiler ama 1492’de Endülüs’ün düşmesi ve o senelerde aynı sene içerisinde Amerika’nın keşfi Batı’yı iki noktada öne geçirdi. Bunlardan birisi Endülüs’teki Müslüman bilim adamların ki her alanda astroloji dâhil buna fizik dâhil kimya dâhil din bilimleri dahil her alandaki Müslüman bilim adamların hayatlarını kurtarmak için Avrupa’nın içlerine sığınması ve daha sonraki yıllarda keşfedilen Amerika kıtalarına geçmesi sonucun da Avrupa bilimi yakaladı.  Mesela Avrupa düşüncesin deki Hümanizmin temelini atan İbni Rüşt’tür. Avel Rüşt diye batı literatür de geçer. Ve batılı bilim adamları o dönemde Avel Rüştçi olmakla itam edilmiş suçlanmışlardır yargılanmışlardır. Bir başka da batılı Fransız adamı der ki Endülüs’ten biz 60 kadar kitap kurtardık. Aya çıktık. Eğer biz Endülüs’teki bilginin bu gün tamamına sahip olabilmiş olsaydık. Uzaya çıkacaktık. Ölüme çare bulacaktık ve galaksi arasında seyahat ediyor olacaktık. Bu o bilgi birikimin göstergesidir. Ve tabi Amerika’nın keşfi ile Amerikan yerlilerin tapınakların da inandıkları tanrılarına sunmak üzere hazırladıkları altınlar, madenler Amiral Kontes tarafından gemiler le İngiltere’ye taşınır. Ve kraliçenin hazinesine teslim edilir. Bunun ötesinde ticaret yollarını elin de bulunduran Osmanlı Devletini ticari üstünlüğünde ortadan kalktı. Çünkü Amerika Avrupa kıtası ihtiyacı olan baharat ve tahıl ürünlerini Amerika’dan getirmeye başladı. Bunlar 10 yıllık,50 yıllık,100 yıllık süreçtir söylediğim  cümleler. Bir günde iki günde olan olaylar değil. Bu nedenle 1492 tekinlerden yani 1500’lerden başlayan o 150 yıllık süreç yani 1600 kadar gelen süreç aslında Avrupa’nın kuluçka dönemidir. Batı medeniyetinin gelişmesinin kuluçka dönemidir. 1683’teki Viyana hezimetinden sonra artık resmi bir gerileme süreci başlar.1700’ler başa baş bir çatışma sürecidir. Ama batı bu sefer bu süreci Osmanlı ve İslam ülkeleri kültürüne karşı galibiyetle sonuçlandırdı. Çünkü yöntemi ve metodu vardı. Bu 1650,1700’ler yani 12 yüzyılın ikinci çeyreği ikinci yarısı ve 18 yüzyıl batının İslam dünyasına karşı ve İslam dünyasının temsilcisi pozisyonundaki Osmanlıya karşı galibiyeti elde etti. Tabi batının ekonomik anlamda finans anlamdaki üstünlüğü teknolojik üstünlüğü beraberinde getirdi. Ve bu teknolojik üstünlük medeniyetin tek göstergesi olarak algılandı. Osmanlıda bunu böyle algıladı amacım medeniyetin tarihini anlatmak değil. Bir yere gelmek istiyorum onun için bu temel bilgileri anlatma ihtiyacı duydum. Osmanlı 1800’lerde Batılaşma kararını aldı. Ve bu devlet in resmi kararıydı. Batılaşma kararını aldıktan sonra tüm devlet eğitim sistemini batıya göre dizayn etme süreci başladı. 1839 Tanzimat Fermanı 1856’daki Islahat Fermanı ile bunu takip eder süreç. Burada bir şey dikkatlerden kaçıyor. Batının elde ettiği ekonomik üstünlük ve teknolojik üstünlük medeniyetin tek göstergesi olarak kabul edildi. Yani medenileşmenin yolu bu teknolojik üstünde geçiyor algısı o dönemin Osmanlı yöneticilerinde ve halkında oluştu. O zaman bunun yansımalarımı nerde görüyoruz.1863 Darülfünun kurulduğu zaman ilk okutulan dersler fizik, ,matematik, jeoloji sosyal bilimleri biz ıskaladık. Din eğitimini biz ıskaladık eski yöntemleri eski  usulleri unuttuk. Yeni yöntem geliştiremedik. Bu önemli bir kayıptır. Önemli bir eşikti. Tabi hızlı sanayileşme hızlı gelişme batıda ciddi sorunlar ortaya çıkardı. Ahlaki ve toplumsal sorunlar ortaya çıktı ekonomik sorunlar ortaya çıktı. Batının bilim adamlarının var olan bu sorun çözmek için yeni bir din geliştirme ihtiyacı duydular. Bu dinin adını da sosyal din koydular. Daha sonra sosyoloji dediler. Burada ikinci bir noktaya vurgu yapacağım. Birinci vurgum medeniyetin göstergesi teknolojik gelişme olarak anlaşıldı ve yanlış bu ikinci yanlışa düşüldü. Sosyoloji geliştiren bilim adamları Emil Durkheim, Auguste Comte, şu bilincin içindeydiler. Onlar şunu çok iyi gözlediler. İnsanlık yeni bir dine muhtaç bu dinde sosyal din olacak ve İslam dinler içinde en gelişmiş dindir. Dolasıyla Müslümanlar bu sosyal dini çok daha kolay kabul edecekler. Bu nedenle Osmanlı aydınlar ile temas kurdular. Ve açık açık bunu beyanlarında dile getirdiler. Böylesine gelişmiş din varken bunu batılılar sosyal bilimciler itiraf ediyorken biz ve bizim aydınlarımız, Cumhuriyet dönemi aydınlarımız İslam terakkiye, gelişmeye manidir deyip çıktılar. İçinde bulunduğumuz bu geri kalmışlığı dine bağladılar inanca bağladılar. Bu da ikinci bir yanlışlığımızdır. Bu nedenle Cumhuriyetin kuruluş yıllarında din eğimi ve öğretimi ciddi manada baskı altına alınmıştır. Biz din eğitimini yok saydık. Her şeyi ekonomi ve teknolojiye endeksledik ve bunun için dinimizden vazgeçmeyi göze aldılar. Temel sorun İslam dünyasının başsız kalmasıdır. Müslümanlar olarak birlikte hareket edemedik. Ümmet duygusunu yitirdik. Batının yaptığı hesaplar yüzünde birbirine düşmüş ümmetler haline geldik. Din Eğitimi önemli bir konu ciddi bir konu tartışıyor.  Gerçekten ümmet bizden din eğitimle ilgili bizden bir şey bekliyor mu?  Ben bilmiyorum bunu samimi olarak soruyorum bunu.  Özel bir konu din eğitimi. Bir eğitim alanında bir kurumun başındaki insan olarak genel olarak bir yaklaşım  bu hususta birkaç cümle söyleme hakkını kendimizde görüyoruz. Nasıl din eğitimi niçin din eğitimi sorularına bizim cevap vermemiz lazım. Sanatçılar tartışır ya sanat halk için mi sanat cevabını hiç veremediler. Peki biz din eğimini niçin yapıyoruz. Çok basit bir örnek imsak ne zaman sahuru ne zaman bitireceğiz. Birisi diyor ki siyahın beyazlıktan ayrıldığı vakit diğer de diyor ki güneşin doğma anı bunu halkın gündemine taşınması ne faydası var. Buna benzer bir çok konu yok yere gündeme taşınıyor. Binler ilgili konular hiçbir zaman cazip hale gelmiyor. Ama uygun bir zamanda uygun bir fikir insanlar kalbine gönlüne hitabet ettiği zaman çok değişik şeyler çıkabiliyor. Klasik din eğitimi farklı bir yöntem ortaya konması gerekir. Gazete televizyon, sosyal medya iletişim araçlarını kullanmamız lazım. Birbirimizle uğraşmayı bırakmamız lazım. Ümmetin derdiyle dertlenmemiz lazım İşin aslına özüne dönmemiz lazım. Ama bu konuları keskin hala getirmemek lazım. Birbirine yakınlaştırmak lazım. Bu hususta bu toplantı çok önemli olduğunu düşünüyorum. Selçuk Üniversitesi olarak bu sürece başından sonuna kadar destek vermek çabası içindeyiz. Urdan çıkacak kararların uygulanması noktasında da hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum ”diye konuştu.Açılış konuşmalarının ardından hediye takdimi ve hatıra fotoğrafı çektirildi. Daha sonra iki gün sürecek sempozyumda Türkiye’deki din eğitimi konusunda gerçekleştirilecek oturumlara geçildi.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
1922 Konyaspor kümede kalmayı başardı
1922 Konyaspor kümede kalmayı başardı
Konyaspor Basket küme düştü
Konyaspor Basket küme düştü