Türkistanlı mücahit Hâki anlatıldı
Konya Aydınlar Ocağının mutat olarak düzenlediği Selçuklu Salı Sohbetlerinde Ocak Başkanı Dr. Mustafa Güçlü 1975 yılında Konya’da vefat eden ve bu yıl ebediyete intikalinin 50.sene-i devriyesi olan Türkistan Mücahidi Hâki Efendi’nin hayatı ve hatıralarını anlattı.
Yayınlanma :
29.10.2025 19:24
Güncelleme :
29.10.2025 19:24
Konevi derneği salonunda yapılan programdaki konuşmasına Türkistan coğrafyasına dair bilgiler vererek başlayan Başkan Güçlü “Merkezi Asya denen coğrafya sürekli bizim hâkimiyetimizde oldu. Timur’un torunları döneminde başlayan iktidar mücadeleleri güç kaybına sebep olunca Rusya büyütüldü” dedi.
Rusya’nın 1783’de Kırım’ı da ilhak etmesinden sonra bölgedeki Türklerin İmam Şamil teslim olmak mecburiyetinde kalıncaya kadar bağımsızlık mücadelesini sürdürdüklerini de kaydeden Güçlü “Neticede Çerkezler 1864’de büyük sürgüne maruz kaldı. Bu tarih, Çerkez halkı için nekbe, yani kara gün oldu ve halen aynı duyguyla her yıl hatırlanır” diye konuştu.
Ahmet Hâki Efendi’nin Türkistan coğrafyasının kültür başkenti olan Buhara’da 1887’de dünyaya geldiğini anlatan Güçlü “Dinî ilimlerde çok iyi yetişen Ahmet Hâki Ortodoks papazlarla girdiği tartışmalarda onlara cevap verecek kadar da Rusça’ya hâkimdir. Bir bağımsızlık savaşçısıdır ve Türkistan’ın özgür olabilmesi için mücadele etmiştir. Katıldığı Türkistan işgal edilince Hâki Efendi için hicret zaruri oldu” diyerek sözlerini sürdürdü.
Hicrete çıktığında Hâki Efendi hakkında idam kararı verildiğini de kaydeden Başkan Güçlü “Eşi ve çocuklarını Allah’a emanet ederek yola çıkar. Meşakkatli bir yolculuktan sonra, (Basmacı) diye bilinen Milliyetçi Mücahitler arasına katılır ve Enver Paşa ile birlikte mücadelesine devam eder. Enver Paşa, Düşanbe yakınlarında Çegan Köyü’nde şehit düştükten sonra mücahitlerin bir kısmı dağlara, bir kısmı da Afganistan’a sığınır. Hâki Efendi ise Hindistan, İran, Arabistan üzerinden Türkiye’ye hicret edip Ankara’ya gelir. Burada, Enver Paşa’nın yanındayken tanıştığı bir Türk subayı, Türk vatandaşlığına geçmesine yardımcı olur” dedi.
Kiremitli köyünde iki yıl kadar kalan Hâki Efendi’nin sonradan gelen birkaç hemşerisinin Rusya’nın af çıkardığını söylemesi üzerine onlarla birlikte geri dönme karar verdiğini hatırlatan Güçlü “ Ancak Rus askerlerin sınırı geçenleri kurşuna dizdiklerini, bazılarını diri diri yaktıklarını görüp üzüntüyle geri dönerler. Hâki Efendi bu defa Konya’ya gelir ve Köprübaşı Mahallesinde Cevizaltı’nda Müftü Abdullah Vahdi Efendi’nin mescidinin meşrutası ile Ovaloğlu’nda küçük bir evde yaşamını sürdürür” dedi.
Arap ve Fars edebiyatının yanında Türkçe’nin bütün lehçelerine vakıf olan Hâki Efendi’nin Konya’nın meşhur hocalarından Tahir Büyükkörükçü gibi pek çok kişiye Fars dilini öğrettiğini ve bir yandan da tablada satış yaparak geçimini sağladığını anlatan Güçlü “Hâki Efendi’nin bir gün sarığı ile cübbesi üzerinde olduğu halde tuvalete girdiğini gören ham, kaba, softa bir grup hocayı tuvaletten çıkar çıkmaz bir güzel dövmüş. Hocanın birkaç kaburgası kırılmış. Hâki Efendi hastaneden çıkıp evinde istirahat ederken aynı adamlar, geçmiş olsun ziyaretine gelmişler. Hâki Efendi, onları tanıyıp (Beni niye dövdünüz? Suçum neydi?” diye sormuş. (Sen suçunu bilmiyor musun, cübbe ve sarıkla tuvalete nasıl girersin?) diye karşılık vermişler. Hoca (Namaz kıldığınıza göre sureleri de ezbere biliyorsunuzdur) deyince (Ne ezberi, hepimiz hafızız) demişler. Bunun üzerine Hâki Efendi (Demek ki Kur’an’ı kafanıza ve kalbinize nakşetmişsiniz. Peki, siz tuvalete girerken, kafanızı ve kalbinizi dışarıda bırakıp da mı giriyorsunuz?) deyince verecek cevap bulamamışlar” diyerek devam etti.
Kıbrıs seyahati sırasında Lefkoşa Mevlevihanesinin derviş hücresinde duvarda Hâki Efendi’ye ait bir beyite rastladığını ifade eden Güçlü konuşmasında zaman zaman Hâki Efendi’nin eserlerinden örnekler de okudu. Bir göz evinin kapısına Farsça olarak (Her ne etsen de beni namerde muhtaç etme. Benim de duam şu: Yâ Rabbi! Beni değil namerde, merde bile muhtaç etme. Sağ gözümü sol gözüme muhtaç etme) diye yazan Hâki Efendi’nin ilminin yanında şair yönünün de çok kuvvetli olduğunu vurguladı.
Büyük bir mücahit ve âlim olan Ahmet Hâki İzler’in Konya eşrafıyla yakın münasebetler içinde olmasına rağmen, varlıklı kimselerin onu bir göz odada yaşamaya terk etmesini yadırgadığını ifade eden Güçlü “Hem Türklüğün özgür olması için verdiği mücadeleden dolayı, hem de Konya’ya gelip burada pek çok insan yetiştirmiş olmasından dolayı Konya olarak ona borçluyuz. Biz bu tür programlarla, bu mücahit insana vefa borcumuzu bir miktar da olsa ödemeye gayret ediyoruz. 6 Eylül 1975 tarihinde Konya’da vefat eden Hâki Efendi’nin kabri, Üçler Mezarlığı’nda Hacı Veyiszade Mustafa Efendi’nin kabrinin yakınında ve güney doğusunda bulunmaktadır. Allah ondan razı olsun” diyerek konuşmasını tamamladı.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: