Recep Uçar, Beşiktaş maçında bir dakika bile süre vermediği Ndao’nun ismini tahtaya ilk olarak yazmış ve doğruyu bulmuş!
Topu ayağına aldığı zaman eveleyip gevelemeden direk rakip yarı alana veya son çizgiye inen Ndao’nun, bu takımda kulübenin değil, sahanın adamı olduğunu mutlaka biliyordur Recep Uçar…
Kaldı ki, bilmemesi mümkün değil…
Süre aldığı maçlarda bal yapmaz arı misali takıma çokta katkısı olmayan Pedrinho’yu kulübeye çekmesi de doğru teknik adam ve doğru futbol aklı…
Kaleci Deniz’e gelince…
Beşiktaş maçında birinci golde önü çok kalabalık olduğu için kalesini terk etmedi ya da edemedi, Ndidi doğru bir koşu atarak ve iyi de yükselerek takımını öne geçirdi…
Deniz ne kadar hatalıysa, o pozisyonda Deniz’in topa çıkmasını engelleyen lüzumsuz kalabalık da, o kadar hatalı!
İkinci golde ise tecrübesizliğinin ve özgüveninin kurbanı oldu…
Tribünlerin Deniz gibi daha işin başındaki bir genç çocuğa gösterdiği reaksiyon hoş olmadı…
Keşke, yanında olsalar, bağırlarına bassalardı…
Spor değil, skor seyircisi olduklarını tescillendirdiler!
Recep Uçar’ın bu maçta Bahadır’a şans tanımasını önemsiyorum, ancak Deniz’in yediği hatalı gollerden sonra değil de, daha önceki maçlarda da bu şansı tanımış olsaydı.
xxx
GELELİM MAÇI
İlk 10’u iki takımda pozisyonsuz geçti…
İki takım da kontrollü oyunu tercih etti…
Daha doğrusu birbirlerine pozisyon verme noktasında cimri davrandılar…
‘Oyun tam dengeli gidiyor’ derken, 11’de Muleka’nın kimsenin beklemediği bir andaki füzesini kaleci Erhan zamanında yatarak Konyaspor’un öne geçmesini engelledi…
Sonrasında ise Gençlerbirliği, özellikle sol taraftan Franco ile sağa sola sapmadan direk Konyaspor kalesine doğru hücumunu gördük…
Neyse ki, Andzouana vardı karşısında da, etkisini biraz da olsa azalttı…
Tabi ki, Gençlerbirliği ilk 45’in ortalarında, özellikle merkezden iyi geçişlerle pozisyonlar buldu, bu pozisyonlarda da Göktan’la uzaktan şut atma imkanı buldular…
28’de Göktan’ın ceza sahası önünden attığı sert şut, direkten ne Adil’in, ne de bir başka Konyaspor’lunun önüne değil de, eski Konyaspor’lu Oğulcan’ın önüne düştü ve bu oyuncu Gençlerbirliği’ni öne geçirdi…
1-0 geriye düştükten sonra da bırakın geçişleri, kendi sahasından
çıkmakta zorlanan bir Konyaspor vardı…
Ama şu da bir gerçek ki, oyunu bırakmayan Konyaspor, ilk 45’in uzatmasında da olsa Umut Nayır’la dengeyi sağladı.
İKİNCİ YARI
Konyaspor ikinci 45’e daha istekli başladı…
Ndao, Muleka ve Andzouana için bulunmaz nimet deplasmanda beraberliği yakalamak, daha da ötesi öne geçmek…
Rakip sülalecek öne çıkmışken ve bu oyuncular için alan genişlemişken, böyle durumlar bu oyuncuların daha çok at koşturmasına yol açar…
Oyunun 2-1’e gelmesinin ardından ve de rakip gol için saldıracakken Recep Uçar ‘takımın atletizmi en yüksek oyuncularından birisini veya aralıklarla ikisini kenara alır mı diye endişelenmedim” dersem yalan olur...
Muleka ve Ndao’dan söz ediyorum…
Hocaya birilerinin şunu söylemesi lazım; iyi koşan atı ahıra bağlamak, hem ata, hem seyise, hem de at sahibine cezadır…
Ne demek istediğimi anlayan anlamıştır…
Bu maçın tamamında muhteşem bir geri dönüş hikayesi yazdı Konyaspor…
Hakemin son düdüğüne kadar oyunu bırakmayanların hikayesi… Bazılarının da ders çıkarması gereken ibretlik bir hikaye!
Bu maçın teknik analizine girmeye gerek yok…
Yukarıda da belirttiğim gibi, muhteşem bir geri dönüş ile önemli bir engeli atladı Konyaspor…
Burada Umut Nayır’a bir parantez açmak istiyorum; attığı golün dışında insanüstü bir gayret göstererek, sahanın üç bölgesinde da ayak izlerini bırakan bu oyuncuyu teşekkür etmek gerekir…
Helal olsun…
Özetlersem; Konyaspor anasının ak sütü gibi hak ettiği bir galibiyetle dönerken, boynunda kılıçla gezen Recep Uçar da rahat bir nefes almıştır.
Yorumlar
Kalan Karakter: