Reklam
  • Reklam
İradesizlik
Reklam
BİLGE YILMAZ

BİLGE YILMAZ

İradesizlik

01 Mayıs 2021 - 00:24

İrade: Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü, istenç. 

Çağımızın laneti; iradesizlik! Hayata dair her konuda irade kaybı yaşıyor insanlık.

Ramazan ayında olduğumuz için konunun bununla ilgisi olduğu düşünülebilir ama bu durum tüm hayatımızla ilgilidir. İlk günden son güne kadar attığımız tüm adımlar irademizi ortaya koyar. İrade yetiştirilme tarzıyla, eğitimle, bulunulan çevreyle, değerlerle, doğrularla şekillenir. Dolayısı ile irade çok önemli bir yetidir.

Beslenme, tüketimin her hâli, iletişim, yaptığımız her iş, aldığımız her kararda bunu görmekteyiz.

Beslenme konusu çok çetrefilli oldu maalesef. Beslenme temel ihtiyaçtır. Aslolan hayatı devam ettirecek şekilde beslenmek. Fakat bu konu çeşitlilik, değişen ve gelişen dünya, gözümüzün doymaması gibi sebeplerden farklı noktalara gelmiş durumda. Dünya obezite ve açlığı aynı anda yaşayabilen ve bunu normalleştiren düşünsel engellilerden oluşan bir gezegen maalesef. Denir ki; yoksulun ihtiyacı, zenginin israfı kadardır. Bu söz bile durumu açıkça ortaya koymaktadır. Bir de durumun sağlık boyutu var ki, salgın hastalıklar kadar tehlikeli boyutlara ulaşmış durumda. Pek çok hastalığın beslenme şekliyle ilgili olduğu, hatta bunların çok yemekten ileri geldiğini söylemek de yanlış olmaz herhalde. Kimsenin yediğinde gözümüz yok tabii ki, yalnız bedenini tanımak, ona iyi davranmak zorunda olduğumuzu hatırlatmalıyım. Peygamber Efendimiz der ki : “İnsanoğlunun midesini doldurmasından daha zararlı bir şey yoktur. Kişiye belini doğrultacak kadar yemek yeter.” Bu konuda bir de; midenin 3’de 1’ini yemeğe, 3’de ‘ini suya 3’de 1’ini de havaya ayırmak gerektiğini söylemiştir. Galiba diyet listelerinin başına yazılması gereken de budur. Yaşayacak kadar yemek, hem israftan hem de sağlık sorunlarından koruyacaktır. Bütün bunları yapabilmenin yolu da irade işte. Sanki bir daha hiç yemek yiyemeyecekmiş gibi yemek, ya da aman da ne güzelmiş diye diye karnını sıvazlayarak yemek zevkli gibi görünse de bedene yapılan zulümdür.

Tüketim... Tek başına bile çılgınlık... Dünyayı çöplüğe çeviren bir çılgınlık. İktisada giriş, ilk ders; kaynaklar kısıtlı, ihtiyaçlar sınırsızdır... Peki kısıtlı kaynakları sömürmenin ne alemi var? İhtiyaç kavramının olabildiğince kapsamının genişletildiği, lüks tüketim maddelerinin ihtiyaca dahil edildiği, gelirin misliyle harcandığı ve haliyle kimseye gelirinin yetmediği garip bir çağda yaşıyoruz. Ve bu tamamen bizim irademizle ya da iradesizliğimizle gerçekleşmiş bir durumdur. Harcamalarını asgari düzeyde tutmak sosyal açıdan kişiyi geriye itecekmiş ya da sınıfsal saçmalıklara yol açacakmış gibi hissettirebilir. Pek çok insan neyi neden aldığını dahi bilmeden alışveriş yapmakta. Cümlenin korkunçluğuna bakar mısınız? Onda var bende de olsun. Bendaha iyilerini hak ediyorum neden olmasın? Bak bak, şunlar bu kadarcık parayla nasıl yaşıyorlar, neden biz de yapmayalım? Falan, filan... Hiç akıldan çıkan söylemler gibi geliyor mu bunlar? Gelirine göre giderlerini düzenlersin. Bitti... Önceliğini temel ihtiyaçlarına ayırarak, zamanla listeyi genişletirsin... Bu da iradeyle ilgilidir işte.

İletişim... Kaos... Henüz kendini tam tanıyamamış olan beşer, romantizm peşinde koşar... Kendisini, değerini tam kavrayamadığından olsa gerek, karşısına çıkan insanların ona olan tavırlarını normal görüp, sorgulamaz. Her türlü insan ilişkilerinde geçerli bir durumdur bu. Kendini, değerini ve sınırlarını bilmeyen bir insan her türlü ihlalle karşı karşıya kalmaktadır. Sınırdan kastım, kendi karakteri, yetiştirilme tarzı ve değerleri doğrultusunda yapabileceklerinin uç noktalarıdır. Bu sınır kişinin kendi duvarlarıdır. Bütün bunların farkında olmayan kişinin duvarları yıkılıp, haklarına saldırılması çok sık rastladığımız durumlardan oldu. Mesela, hayır diyememek, aman kırılmasın incinmesin, kimse beni kötü bilmesin diyerek her boyun eğişimiz özlük haklarımızı çiğnememiz anlamına gelmez mi? Mecbur kalmak. Bunun neresinde özgürlük, neresinde irade... Zarar veren ya da verebilecek kişilerle iletişimi kesmemek de kişinin kendi hayatına karşı işlediği bir suç değil mi? Peki göz göre göre verilen yanlış kararlar da iradeyle alınmıştır diyebilir miyiz?

Hukuken cezai ehliyeti olan herkesin, kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğunu, doğru ile yanlışı ayırt edebileceğine inanılır. O halde, kişiden beklenen de hem kendisi için hem de gelip geçtiği bu dünya için doğru olanı yapmasıdır. Zaten kitabımızda da “kişinin kaderi çabasına bağlı kılınmıştır “ denilmektedir. Ardımızda şikayet edeceğimiz, söyleneceğimiz bir hayat ve dünya bırakmamak için doğru kararlar almalı ve uygulamalıyız...

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar