Reklam
  • Reklam
Kayıp aranıyor!
Reklam
BİLGE YILMAZ

BİLGE YILMAZ

Kayıp aranıyor!

28 Temmuz 2020 - 11:46 - Güncelleme: 28 Temmuz 2020 - 15:26

Adı Adalet. İnsanlık tarihiyle aynı yaşta. Dili, dini, ırkı, cinsi yok. Daha doğrusu evrenseldir kendisi. Kardeşleri Eşitlik ve Özgürlük’ ten daha hayati önem taşıdığı için, bilinçli olarak katledildiğini düşünüyoruz. Zaman zaman dünyanın pek çok yerinde kendini göstermiş olup, insan denilen varlığın yaptıkları yüzünden tekrar kayıplara karışmıştır. Yetkililere sesleniyoruz, cennetle müjdelenen “adil hükümdarlar” şimdi neredeler? Gereğinin yapılmasını istiyoruz...

Dünya tarihi boyunca insanların sebep olduğu pek çok olay olmuş ve olmaktadır. Zamanla bu olayların pek azı sevindirir oldu. Galiba bu yüzden mutlu eden o olayların yıldönümlerinde kutlamalar yapılıyor. Tabi aynı zamanda o kadar vahşice, zalimce, vicdansızca yapılmış şeylerle doldu ki dünyamız, iyi bir şey olunca nefes alıp umutlanabiliyoruz.

Dünya ahalisi olarak hepimiz iyiye dair dileklerde bulunuyor, umut besliyor ve bekliyoruz! Evet, maalesef bekliyoruz. Elini taşın altına sokmaktan, taşın altındaki ufacık solucandan korkan biz, ardımızda ateş saçan ejderhayı görmezden geliyoruz. Mühim olan bize bir şey olmasın. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!

Her ülkede geçerli olan seçmenin tanımı şudur: “ Koyun gibi olmasın sesini çıkarsın, aynı zamanda da itaat etsin ve başını eğsin. “ Peki iyiye, doğruya giden yolda, bizim adımıza karar verenlere nasıl güvenmeliyiz? Neden güvenmeliyiz? Bunların cevaplarını Adalet isimli arkadaş verecekti ama kayıp bildiğiniz gibi.

Kendi ülkesinde kaosun, kavganın, suç oranının arşa çıktığı liderler nedense gözlerini başka topraklara dikip oralara özgürlük, adalet getirmekle uğraşıyorlar. Hatta kendilerini kaptırıp başka ülkelerin iç işlerine karışacak cesareti kendilerinde bulabiliyorlar. Hani bir söz var ya ; herkes kendi kapısının önünü süpürürse, bütün sokaklar temiz olur. Özetle durum bu aslında.

Gelelim ADALET konusuna. İki boyutlu bir kavram. Biriçalışmadığı için herkesin Allah’a havale ettiği “ ilahî adalet “ in kusursuz işlediği, fakat yeryüzü kanunlarının yetersiz kaldığı bir kavram. Peki işlemeyen ve kayıp olarak aradığımız adalet nerede?

Hukuk sistemindeki değişken yapı, keskin olmayan kurallar, insanların kendi göbeklerini kendilerinin kesme eğilimleri, her şeyi ben bilirim, en doğru benim diyen insanlar yüzünden kayıp bizim adalet. Daha pek çok sebep sayılabilir kaybı için. 

Tarihten günümüze gelen pek çok olayı sayarak, beşerin adaleti katlettiğini gözler önüne serebiliriz. Peki böyle gelmiş böyle gider mi demeliyiz? Yoksa üzerimize düşeni mi yapmalıyız?

Her canlının, her varlığın bir var olma nedeninin olduğunu, dünyada kendince bir yer kapladığını, bir değeri olduğunu, hakları olduğunu, en önemlisi de varlığı sonlandırma kudretinin yalnızca Allah’a ait olduğunu bilmemiz, idrak etmemiz ve buna göre yaşamamız gerekmez mi?

Aynı göğün altında yaşadığımız, açlıkla susuzlukla mücadele eden insanları görmezden gelip, obeziteyi dert edinmek nasıl bir şuur ve vicdan kaybıdır? “Komşun açken sen tok yatma” nın nesini anlamıyoruz? Paylaşmak, düşünceli olmak, değer vermek bu kadar mı zor?

Hayvanlara şiddet, eziyet ve tecavüz... Onların da bizler gibi birer canlı olduğunu, yaşama, beslenme ve barınma gibi temel haklarının olduğunu, güvenliğin bizim için olduğu kadar onların da temel gereksinimleri olduğunu düşünmek, saygı duymak çok mu zor.

Çocuklar... O meleklerin kanatlarını kırmak nasıl bir canilik, nasıl bir vicdansızlıktır. Yeni olan şeyler değil çocuklara art niyetle yaklaşan insan müsveddelerinin yaptıkları. Taciz, tecavüz, darp, şiddetin her türlüsü... Bu kadar da değil, her türlü fayda sağlama yöntemleri var o canilerin. Oyun oynama, eğitim alma yaşlarında çalıştırıp üzerlerinden para kazanmaya, hatta dilendirmeye kadar çeşitli vicdansızca eylemlerde bulunabiliyor bu insan müsveddeleri. Birilerinin öpüp koklayarak okula gönderdiği çocuğunun akranı çalışmaya ya da dilenmeye gidiyorsa kimse adaletten bahsetmesin. Adalet sadece devlet eliyle sağlanmaz, vicdan adıyla çalışan adalet mahkemeleri var içimizde bir yerlerde.

Kadın... Yürek dağlayan, iç sızlatan ve maalesef çözümü yetersiz derdimiz. Kendisi de bir anneden, bir kadından dünyaya gelen, ancak yediği kaba pisleyecek karakterde olduğundan kendisine değer veren, emek veren bir kadına zulmü reva görecek kadar vicdansızla doluyor çevremiz. Nasıl olsa yanıma kalır, namus der sıyrılırım, ceket ilikler başımı eğer iyi halden indirim alırım, bana bir şey olmaz paşa paşa yatar çıkarım, ben ne dersem o olur, ben daha güçlüyüm o bana karşılık veremez, nasıl olsa zayıf ve naif bana karşı koyamaz vs. Bütün bunları zihninden geçirebilen hatta normalinin bu olduğunu düşünen bir zavallı ordusu var. Bunlara karşı, zalime karşı duracak mazlumu koruyacak kadar güçlü kanunlar yok maalesef. En acısı da bu zalimleri yetiştirenlerin de kadın olması... Üzülerek, ağlayarak, lanetleyerek bir yere varamayacağımız belli. Artık dur demeli. 

Zalim dediğimiz o insan müsveddeleri de maalesef bizler gibi insan. O zaman yapılabileceklerin başında aile içindeki eğitim geliyor. Daha önce de yazmıştım, iyi yetiştirilmiş bir evlat dünyaya bırakılabilecek en güzel eserdir. Vicdan, merhamet sahibi, dürüst ve ADİL evlatlar yetiştirin. Geleceğimizi garanti altına alalım. Bugün için ise yapılabilecek en doğru çalışma caydırıcı kanunlar koymak, uygulama ve kontrol konusunda da kusursuz işleyişi sağlamaktır. Ayrıca dönem dönem vatandaşların psikolojik yeterlilik değerlendirmelerine girmelerini sağlayıp bu doğrultuda ehliyet vermek de etkili olabilir. Çözüm bulmak istedikten sonra seçenekler artacaktır zaten. Yeter ki elimizi taşın altına koyalım artık...

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar