Reklam
  • Reklam
Bizim Sütçünün Gözyaşları...
Reklam
Birsen Alkan Dinç

Birsen Alkan Dinç

Bizim Sütçünün Gözyaşları...

27 Mayıs 2022 - 15:16

"Bir çiftçinin yağmur duası gibi,

 Tanrı'dan gözyaşları diledim."

 Goethe

Yol boyu,  yeni yeni başak vermeye başlamış buğday tarlalarının çevresinde, bir renk şöleni sunan;

kavuşması mümkün olmayan aşkların sembolü, gelincik çiçeklerini izliyorum. 

Zarif, nazenin ve bir o kadar da hüzünlü...

Beklenen Nisan yağmurları yağmamış, Mayıs ayında yagân  dolu  ile de, ekili alanlar zarar görmüş ve buğdaylar boy atamamıştı.

Torosların eteğinde seyâhat ederken, bizim sütçünün serzenişleri kulaklarımda çınlıyor...

" - Abla kusura bakma, geçen hafta gelemedim. 

Dört tane ineğimi kesime gönderdim, içim yandı, elde kaldı iki inek. 

Yem pahalı, elektrik, mazot uçtu... Tarlaya yulaf ektim, dolu vurdu... 

Bir kış kar yağdı, dağlardan gürül gürül su akar, bizim tarlaya faydası yok. 

Buğday yeni başağa durdu yarısını dolu biçti... 

Dağdan, bayırdan ot toplayıp, iki hayvanı zor besliyorum. 

Süt fiyatlarına beklediğimiz zam gelmedi. Köylü, sağılı ineğini kesime gönderiyor, et fiyatları uçtu... 

Köyde hayvan kalmadı!...

Abla ne olacak bizim halimiz ?..." 

Ve, ağlıyordu !...

Karşınızda ki insan gözyaşları ile çaresizliğini dile getirmeye devam ederken, sizin de çaresizliğiniz, yürek yakıyor ve gözlerinizde yaş donuyor!

Mücâleden vazgeçmeyeceksiniz, tabiatın imkânlarından faydalanma yoluna gideceksiniz ve hayvan sayını artırmak için gerekirse borçlanacaksınız... 

İşi olmayan insanımıza çobanlık teklif edecek, dağlara, tepelere süreceksiniz hayvanlarınızı ve hayvancılığı devam ettireceksiniz, başka çare yok, diyebildim !...

Şaşkın, şaşkın yüzüme baktı...

-Doğru söylersin abla, gidip iki genç düve daha alacağım. Bu yaştan sonra ben ne iş yapabilirim ki ? 

Başka çare yok ! " 

Bizim sütçü, yüz binlerce tarım ve hayvancılık alanında  emek veren, emeğinin karşılığını bekleyen insanımızın sözcüsü gibiydi...

Çiftçimiz ağlıyor, aldığı teşvik masraflarını karşılamıyor. 

Elde ettiği ürünü de, aracı kişilere veriyor ve değerinde satamıyor. 

Bu durumda tarlasını işlemekten vazgeçiyor ! 

Arazi miktarı az olan köylülerimiz tarlasını boş bırakmamak için ekim işe ile uğraşanlara çok az bir bedelle kiralama yolunu tercih ediyor. 

Toprak; ekim yapan kişiler elinde toplanırken,  yavaş yavaş el değiştiriyor ve yeni toprak ağalarının oluşumuna zemin hazırlanıyor !...

İlçe ve köylerimizde önceden görmeye alışık olduğumuz bir manzara vardı;

köylümüzün evinin bahçesinde bir ağıl üç-beş keçi veya koyun, ahırda bir- iki  inek, kümesde de beş-on tavuk... Kendi ihtiyacını karşıladığı gibi, ihtiyaç fazlasını da satabiliyordu.

Buğdayını kaynatıp, değirmende pilavlık bulgurunu hazırlıyor, kışlık peynir, yağ ve yoğurdunu kendisi üretebiliyordu.

Bahçe , bağ ve tarlasında yetiştirdiği sebze ve meyveler gelir kaynağı idi...

Şimdi ağıllar, ahırlar ve kümesler boş.

65 Yaş üzeri insanımızın yaşadığı, bir çok evin kapısında da kocaman bir asma kilit var...

Covid- 19 ve diğer sebeblerden yaşamını kaybetmiş insanımızın, köy ve mahalleye verdiği canlılığın eksikliğini görmek oldukça hüzünlü...

Cami avlusunda namaz vaktini bekleyen dedelerin şefkat dolu seslenişi, yol kenarında oturan yaşlı teyzenin sevgiyle kucaklayışı yok artık... Genç nüfus ise yok denecek kadar az... 

İlçenin merkezinde  bulunan kahvede tavla oynayan beş- on kişi de, öylesine yaşıyor işte... Gülmeyi unutmuş, yudumlarken çayını bakıyor, uzak tepelere hüzünlü hüzünlü...

Bugün plânsız kentleşme ve köyden kente göçüşün acı sonuçlarını yaşıyoruz...

Toprağında iş- güç sahibi olan insanımız;  üretirken, bir anda kent hayatında tüketici oldu.

Market, fabrika, inşaat sektörü ve kentin diğer çalışma birimlerinde  ücretli işçiliği tercih etmek durumunda kaldı. 

Yaşadığımız son dört yılın sonuçları gösteriyor ki; biz olağanüstü zamanlara tedbir almayı düşünemeyen, 

köy ve köylüyü ihmal eden, kent yaşam alanında yoğunlaşarak, iş ve istihtâm sorununu yaratan,

toprağını modern tarım tekniklerine göre işleyip verimliliği artıramayan, dağlarında hayvan sürüleri eksik olan, hayvancılık ta çağdaş yetiştiricilik ilkelerini uygulayamayan, hazır ürün tüketmeye alışmış, tercihlerinin sonucunu düşünemeyen bir millet olmuşuz...

Bu ölü toprağını üzerimize serpen, emperyalist ve kapitalist, vurguncu ekonomik sistemlerin tuzağından kurtulmayı ve silkelenmeyi ne zaman düşüneceğiz ?...

Yatırımcılarımız, tarım ve Hayvancılık alanına ne zaman ilgi gösterecek ?

Tarım alanlarına imar ve inşaat izni vermekten ne zaman vazgeçeceğiz ?

Ormanlık alanlarımızı, turizme yönelik tesislere açmak zorundamıyız ?...

Dağ ve yamaçlarında coğrafya özelliklerine göre , tarım ürünleri yetiştirmek için, gerekli inceleme, etüt ve araştırmaları kim yapacak ?... Bugün Dünya ulusları, olası bir açlık krizine karşı tedbir ve çare üretme telâşında; topraksız tarım, sera, çöp birikintilerinde bile tarım ürünleri yetiştirmek için ciddi bilimsel araştırmalar yapmaktadır.

Artan nüfus, iklim değişikliği,  savaşlar, doğal afetler ve aşırı betonlaşma ulusları telâşlandırıyor ve çok ciddi tedbirler alma yarışına giriyor... 

Bu tedbirler, devlet politikası olduğu gibi, millet ve bireyin de sorumluluk alanına girmektedir.

Diyorum ki; Ülkemizde, tarım ürünleri ve hayvan yetiştiriciliğinde seferberlik ilân edilmeli, bir karış toprak boş kalmamalı.

Birlik ve beraberlik gücüne sarılıp, şirket , kooperatif ve birlikler oluşturarak, yapacağınız yatırım tarım ve hayvancılık alanında olmalı.

"Bahçenizde bir canlı olsun !" sloganıyla mahalle ve varoşlarda, bahçeli evde yaşayan insanlarımızı küçük çapta da olsa hayvan yetiştiriciliğine özendirmeliyiz.

Zaman ileriye doğru akarken, düşünceler, duygular ve ihtiyaçlar da değişiyor... 

Teknolojinin kölesi olmuş halimizle; kümesten taze yumurta almayı, bahçeden bir tutam maydonoz koparmayı unuttuğumuzun farkındamıyız ?...

Beton yığınlarının arasına kendimizi hapsederken, bir komşuya selâm vermeyi ihmâl ettiğimizin ve yüreklerimizin de katılaştığının farkındamıyız ?

Tembelliğe alıştığımızı, görebiliyormuyuz.

Hiç bir olayı sorgulamadan, kabul edip, rast gele yaşadığınızı, birilerinin sizin kader çizginizi değiştirdiğini biliyormusunuz ?...

Akıl, gün gelecek hükümdarlığını ilân edecek... 

Ve, bizler, o aklı kullanmadığımız günlerin yasını tutacağız !...

Goethe'nin deyimiyle, Tanrı'dan gözyaşı dilemek istiyorum.

Rahmetimiz bol olsun...

 

Esen kalınız.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar