Allah (cc):
“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir” (Nisa 4/ 58)
“Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler...” (Mü’minûn 23/ 8) buyururken Peygamber Efendimiz (sav) de; “İş, ehli olmayana tevdi edildiği zaman, kıyameti bekle.” “Ya Resulallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur?” denince, (Görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin.) (Buhari) uyarısını yapmıştır.
Emaneti ehline vermek liyakat sahibi kişilerin işin başına getirilmesi demektir. Liyakat, İslam kamu hukukunun öngördüğü çerçevede de mutlak bir zorunluluktur. Allah Resulünün (sav) gerek Mekke ve gerekse Medine dönemindeki uygulamalarında bunu açık olarak görebiliriz. İslam’a davet için gönderdiği elçiler, seriyye ve gazvelerde tayin edilen kumandanlar, İslam’ı öğretmek için gönderilen muallimlerin hepsi liyakat esasına göre seçilmişlerdir.
Kâbe’nin Anahtarı Osman B. Talha’ya Verildi
Mekke’nin fethi günü, Hz. Peygamber, ordusunun başında muzaffer bir lider olarak Kâbe’ye gelmiş ve kapının açılmasını istemiştir. Cahiliye döneminde de kutsal bilinen ve hizmetinde olmak için insanların yarıştığı Kâbe’nin anahtarı Osman b. Talha adlı henüz müslüman olmayan birindedir. Henüz atalarının dini üzere olan Osman b. Talha anahtarı getirerek kendi elleriyle Hz. Peygamber’e teslim eder. O anda bu şerefli görevin kendilerine geçmesini isteyen birçok Müslüman vardır ve bunlar arasında Hz. Peygamber’in en yakınları da bulunmaktadır.
Fakat Hz. Peygamber Kâbe’yi açtırıp içindeki putları temizletip şükür için iki rekât namaz kıldıktan sonra henüz Allah’a teslimiyetini dahi açıklamamış olan eski sahibine anahtarı uzatır. Bu, orada bulunan birçoklarının arzusunu kursağında bırakmış olsa da başta Osman b. Talha olmak üzere birçok Kureyşli’nin, Hz. Peygamber’in, görev dağılımında “yakın” olmayı değil “ehliyet” ve “liyakati” esas aldığını görmelerini sağlar.
İslam ülkeleri gerek Rabbimizin emri olan emaneti ehline verme ilkesini gerekse peygamberimizin uygulamalarını dikkate almadıklarından bugün paramparça olmuşlardır. İslam ülkelerinde emanet ehliyet ve liyakat sahiplerine verilmediğinden Peygamberimizin uyardığı kıyameti yaşıyor olabilirler mi?
YORUMLAR