Bilet işini çözünce, uçağa binmek üzere giriş salonuna geçtik.
Bizim gibi özel ilgili ve Avustralya’ya uçacak Yozgatlı Doğan Bey ve annesi ile tanıştık. Hani kimilerinin dört yıl üniversitede okumasına karşın tek arkadaşı yok ya!
Epey sohbet ettik. Bazı ön bilgiler aldım. Onlar Doha’dan Avusturalya’ya aktarmalı 14 saat daha uçacaklarmış.
Neyse anons yapıldı. Kapılar açıldı. Eşimin yürüme sorunundan dolayı genç bir kurye geldi eşimi ve beni alarak uçağın kapısına kadar getirdi.
Kapıda vişneçürüğü giyimli hostes hanım İngilizce Hoş geldiniz diye karşıladı. O da ne ben, baş örtülü, sıkma başlı, sadece gözleri görünen bayanlar bekliyordum.
Hepsi de modern giyimli gencecik hostes kızlar.
Yerimizi gösterdi teşekkür ettik, “Şükran “dedim.
Kemerlerimizi bağladık.
Eşimle duamızı yaptık, yüce Tanrı’ya niyazlarımızı ilettik. Herkese her alanda kolaylıklar, huzur ve başarılar diledik.
Kule uçuş izni verdi ki pilot, alanda taksi yapmaya başladı.
Ve uçuş gerçekleşti. Üç saat kırk dakikalık bir yolculuk.
Airbus 320 uçağımız, gerekli yüksekliğe tırmandıktan sonra, kemerlerimizin açılabileceği anonsu yapıldı.
Benim aklım, Müslüman bir emirliğin uçağında modern giyimli kızların kıyafetleriydi. Ne öyle çarşaf ne öyle sıkma baş yoktu. Transparan da değillerdi. Bizim siyasal İslamcılarla yobaz tarikatçılardan önceki sade Anadolu Türk kadınını giyimleri gibiydi; sade ve gösterişsiz.
Beş hostes kızın ikisinin Arap olduğu belliydi. Yakalarında Fatıma ve Merwa yazıyordu. Diğer üçü sanırım Endonezya ve Malezyalıydı.
Önce birer ıslak mentollü mendil dağıtıldı.
Bir süre sonra yemek servisine geçildi. Ben döner, eşim piliç çevirme istedik. Sıcacık ikram ettiler. Yanında tatlısı ve Arap usulü bir garnitür ile.
Biten yemek kaplarını hemen topladılar.
Tek tek isteyen yolcuların gereksinimlerini sağladıktan sonra yeni bir içecek servisine başladılar.
O da ne öyle?
Kutu bira,
Rom,
Viski,
Şarap.
Şişeleriyle yolcular arasında dolaşıyorlar. Sordum gerçek mi diye, evet yanıtını aldım.
Demek ki dünya bir çağdaşlığa giderken bizdeki siyasal İslamcılar, bir Afganistan olma derdindeler. Sanırım bunun da gerekçesi, Kuran’ı anlamadan okumamızdan kaynaklanıyor. Zira bizdeki kökü dışarda tarikat ve cemaatler, “Sakın Kuranı mealinden okumayın, haramdır, dinden çıkarsınız fetvaları” derdindeler. Sıkıntıları da Kuran’ı anlarlarsa bizim hoşafın yağı kesilir korkusundalar.
İnanır mısınız, bu yıl iki kırılma yaşadım. İlki Tunceli gezimde oradaki insanların kibarlığı ve duyarlılığı, ikincisi de Qatar Havayollarında ki gördüklerim.
Demek ki onlar “Senin dini sana, benim dinim bana” ayetini özümsemişler, işlerinin yürümesi derdinde. Bizdeki cahil Müslümanlarda, kadının saçın kılı ile uğraşma, cennetten Huri kapma derdindeler.
Ne denir? Eller gider Mersin’e biz gideriz tersine.
Esen kalınız.
NOT: Katar’da Regaip Kandili kutlanmadı ama, Noel ve yılbaşı kutlanıyor. Cümle din yobazlarına duyurulur.
Yorumlar
Kalan Karakter: