Yüreğimizde yaşattığımız ÇINARLAR
Yayınlanma :
20.07.2025 15:29
Güncelleme
: 20.07.2025 15:29
Kendimle ya da kendimizle alakalı bir yazı işi olunca, nedense kekeme olur, dilim tutulur…
Açıkçası yutkunurum…
Yazıya ‘Nereden ve nasıl bir giriş yapsam’ diye, çok affedersiniz, b.kuna basmış ayı gibi düşünürüm!
Şaka bir yana, neredeyse yarım saattir ekran bana bakıyor, ben ekrana…
Mesleğin duayen abilerinden Olay Tan ile zaman zaman yaptığımız sohbetlerde, “yazının en önemli kısmı girişidir” diyerek, bazı önerilerde bulunurdu…
“Girişi iyi yazamazsanız geçmiş olsun” derdi…
Gerçekten de öyle…
Bir yazının girişi kötüyse, kimse okumak için zamanını harcamaz…
Şahsen ben öyleyim.
xxx
Neyse ki, bu yazının girişini kakara kikiri yaparak atlattık!
Gelelim konumuza…
Konu biraz içsel, biraz ailesel, daha çok duygusal…
Ortaya karışık bir durum yani.
xxx
Serdar’la dedelerimiz amca çocukları, babalarımız ise hala-dayı çocukları…
Köroğlu lakaplı Hacı Yusuf Çınar, Serdar’ın, Binali lakaplı Ali Çınar da benim dedemdi…
Bu iki Çınar, amca çocukları olduğu gibi, aynı zamanda da enişte-kayınbiraderlerdi…
Dedemin kız kardeşi Binnaz hala, Köroğlu Yusuf amcanın ilk hanımıydı...
Süleyman abi (Çınar) Serdar’ın, Mehmet Çınar da benim babam…
İsimlerini zikrettiğim dört koca ÇINAR bu dünyayı terk-i diyar edeli çok uzun zaman oldu…
Babam hariç…
O daha yakın bir zaman da vefat etti…
Allah Mekanlarını cennet eylesin…

Bu güzel insanlar, bu ülkeye, bu şehre, ailelerine ve çevrelerine irili-ufaklı önemli dokunuşlar yaptılar…
Özellikle de Süleyman abi…
Bizim sülalenin, gerek bilgisi, gerek otoritesi, gerekse insanlara yaklaşımları ve çözüm önerileri, ama en önemlisi de yardım severliği ile iş insanı kavramından farklı olarak “kamil insan” kavramını da bünyesinde barındıran bir kişiydi…
Sülalenin “akil” ve en “kıymetli” adamıydı vesselam…
Özü de, sözü de kıymetliydi ve dinlenendi…
Onu tanıyanlar, “Biz ağanın çok ekmeğini yedik, çocuklarımızı onun ekmeğiyle büyüttük” derler ve hayır dualarını da eksik etmezler…
Süleyman abi, başkanlık koltuğuna oturduğu Konyaspor’u bir üst lige taşımak için, cüzdanından ve sağlığından çok ödün verdi…
Konyaspor için cezaevinde yatan iki başkandan birisi Süleyman abi, diğeri de Ahmet Hamdi Uçarok…
İkisi de hem sağlık, hem de ekonomik anlamda büyük sıkıntılar yaşadılar…
Süleyman Çınar’ın yaşadıklarını buraya sığdırmak mümkün değil…
Hayatı sinema olacak kadar kıymetli bir adamdı Süleyman abi…
Allah mekanını cennet eylesin…
xxx
Bu yazının çıkış noktası Serdar Çınar…
Babasının, yani Süleyman abinin genlerini ayağının tırnağından, saçının teline kadar taşıyan bir evlat…
Serdar, rahmetlinin aileye ve çevresine yaptığı bütün iyilikleri, yardımseverlikleri, insanların yanında olma gayretini devam ettirme noktasında büyük çabalar verdi…
Vermeye de devam ediyor…
Babasının hatıratlarını yaşatmak için çırpınıyor, daha doğrusu, o babanın evladı olmanın onurunu gururla yaşıyor…
Uzun zamandır görüşememiştik…
Telefon ve sosyal medya hariç!
Süleyman abi gittikten sonra, Serdar da, Fatih de burada daha fazla kalmak istemediler ve yaşamlarını ve ticaretlerini İstanbul’da sürdürme kararı aldılar…
Başka bir deyişle, hayat şartları kendilerini İstanbul’a sürükledi…
Namerde muhtaç olmadan hayatlarını idame ettiriyorlar…
Kırgınlıkları var mı?
Bu konuda çok konuşmak istemese de, ben biliyorum ki, burada yaşadıkları ile bazı insan müsveddelerinin yaşattıkları yüreklerinde bir sızı!
Serdar Çınar, benim kanım, benim canım…
Şartlar istediği gibi olsaydı, Süleyman abiden, yani babasından sonra sülalenin önderlerinden, ağabeylerinden birisi olurdu…
Hoş, şimdi de öyle…
Cami yıkılsa da mihrap yerinde…
Serdar’la bir araya gelmenin ve iki lafın belini kırmanın keyfini içime sindire sindire yaşadım…
Çok şeyler konuştuk…
Konya’dan, sülaleden, etraftan, tabi ki Konyaspor’dan…
Kırgın olsa da, Konyaspor’u sormadan edemedi…
Uzaktan da olsa takip ediyor belli ki…
Ama, Süleyman abi gittikten sonra Konyaspor’un hiçbir maçına gitmemiş, ayakları götürmemiş…
Orada da bir kırgınlık, bir vefasızlık söz konusu!
Muhlis Akarsu’nun, “Bugün dost yaralanmış, yine gönlüm hoş değil. Her yanı parelenmiş, yine gönlüm hoş değil” dediği gibi, dost yaralıysa gönlüm nasıl hoş olsun?
Neyse…
Ata binip uzaklara gitmeyelim…
En iyisi, daha derinlere dalmadan, kalan ömrümüzü ziyan etmeden, Kıvırcık Ali’nin söylediği gibi, bir selam salalım güneş doğsun, bir selam salalım sabah olsun, bir selam salalım yüzümüz gülsün…
“Herkesin bir gideni vardır içinden bir türlü uğurlayamadığı” diyor ya şair, biz de sevdiklerimizi bir türlü uğurlamak istemiyoruz…
Her ne kadar bir yarılarını bıraksalar, bir yarılarımızı götürseler de…
Dilim mi şişmiş ne, biraz uzattım…
Varsa kusurumuz, Allah’ın hak etmeyen vicdansızlara verip de zayi etmek istemediği affınıza sığınıyoruz…
Ne diyebilirim ki başka.

Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: