Hırsıza “hırsız” denir!
Yayınlanma :
16.04.2025 09:40
Güncelleme
: 16.04.2025 09:40
Yaklaşık 30-40 gündür idrar yollarındaki bazı rahatsızlıklarımdan dolayı kendimi Şehir Hastanesi Üroloji servisinin başarılı Uzman Doktoru Onur Küçüktopçu’ya teslim ettim…
İki başarılı operasyonun ardından hem beden, hem de kafa olarak daha iyi durumdayım…
Şükürler olsun…
Onur Hoca başta olmak üzere, yardımcılarına ve ameliyathane ekibine sonsuz teşekkürler ediyorum…
İyi ki varlar.
xxx
Yazımın konusuna gelelim…
50 küsur yıldır gazetecilik yapıyorum ve severek yapıyorum…
Hiç kimseye minnetimiz olmadığı için de, eğriye “eğri”, doğruya “doğru” dediğim, kişilik ve karakterimden de ödün vermediğim için, meslekte çok iyi yerlere geldim…
Bugünün moda deyimi ile bilenler bilir…
Kendimi anlatacak değilim…
Ama kendimizi anlatacağım…
Hastanelerle olan ilişkilerimize, daha doğrusu 5-6 gün misafir olduğum Şehir Hastanesindeki gözlemlerimi paylaşacağım…
Malumunuz hastanelerle, çalışanlarıyla, özellikle de doktor ve hemşirelerle alakalı 3. Sayfa haberleri ile sık sık karşılaşırız…
Bu tür haberlerin bazılarını (Yenidoğan Çetesi) zaman zaman gazetelerin 1. Sayfalarının manşetlerinde okur, televizyonlarda da birinci haber olarak dinleriz…
Anlayacağınız şikayet eden tarafta oluruz…
Ben bugün şikayet eden tarafta değil, şikayet edilen tarafta olacağım…
İğneyi kendimize, çuvaldızını karşı tarafa batıracağım!
Hastanede yaşadıklarımı paylaşacağım…
Bu yaşıma kadar ilk defa hastaneye misafir oldum, yani 5-6 günümü “Şehir Hastanesi”nde geçirdim…
Hastanelere hasta ziyaretlerine gitmişliğim de, hasta refakatçiliği yapmışlığım da, haber amaçlı bulunduğum da oldu…
Eğriye eğri, doğruya doğru; 25-30 sene önce hastanelerimiz bugün olduğu gibi 5 yıldızlı otel konseptinde değildi…
Hem de hiç değildi…
Virane gibi olmasa da, bugünün hastaneleri ile kıyası mümkün değildi…
Tabi ki, istisnalar hariç…
Bugün gelinen noktada, ülkemizdeki bütün hastaneler inanılmaz modern bir durumda, özellikle de “Şehir Hastaneleri” Avrupai ve 5 yıldızlı otel konumundalar…
“Konya Şehir Hastanesi”de bunlardan birisi…
Allah devlete zeval vermesin…
AK Parti döneminde yapılan en güzel işlerden birisi; Devlet hastanelerinin hem fiziksel, hem de personel anlamında gelişmesi ve geliştirilmesi oldu…
Aynen bölünmüş yollar ve yeni statlar gibi…
Bunları inkar eden çarpılır…
Tekrar hastanelere dönersek; yataklı bölümleri kusursuz bir şekilde dizayn edilmiş…
Hastaların tek başlarına yattıkları, içerisinde banyosu, tuvaleti, buzdolabı, televizyonu olan, kendilerini evlerinde hissettiren bu odalarda aldıkları hizmetler, inanın ki büyük nimet…
Tıbbi hizmetleri saymıyorum bile…
Doktorlar başta olmak üzere, hastane çalışanları, sizin rahat etmeniz için, abartmıyorum her an yanınızdalar…
Güven veriyorlar…
Peki biz, yani hastalar veya refakatçılar, bu hizmetlerin karşılığında ne yapıyoruz?
Bu söyleyeceklerim bütün hastalar ya da hasta yakınları için geçerli değil elbette…
Taburcu edildiklerinde yattıkları odanın televizyon kumandasından tutun da, yattıkları yatağın çarşaflarını, tuvalet kağıtlarına varıncaya kadar beraberlerinde götürüyorlar…
Mümkün olsa yatağı yorganı, televizyonu, buzdolabını, utanmasalar klozetleri de götürecekler!
Bütün bunları nereden mi biliyorum; yattığım odanın televizyon kumandası olmadığı için, görevlilere durumu ilettim…
Çalışan, yani görevli kardeşimiz bir of çekti ki, sormayın gitsin...
Tam da “bir offf çeksem karşıki dağlar yıkılır” türküsünde olduğu gibi…
O kardeş anlattıkça yüzüm kızardı, yüzüm kızardıkça da kar gibi eridim…
Biz ne ara bu kadar “arsız” olduk, “hırsız” olduk, “ahlaksız” olduk!
Bu ahlaksızlığı yazdım, çünkü ben sorumluluk sahibi ve kamu görevi yapan bir gazeteciyim…
“Şu” ya da “bu” diyerek, kimseyi zan altında bırakmadan, hastanelerde böyle de bir gerçeğin olduğunun altını çizmek istedim…
Bu yazıyı yazmaktaki amacım, devletin malına mülküne ve bizlerin cebine göz diken haysiyetsizleri deşifre etmek için…
Marifet iltifata tabiyse “Konya Şehir Hastanesi”nin yüklenici firması YDA Group’a da teşekkür etmek lazım…
Allah şahit adamlar iyi iş çıkarmışlar…
Ne yazık ki, kıymetini bilmiyoruz…
Zoruma giden de bu…
Dolayısıyla da hastaneye çalarak çırparak, kırarak dökerek zarar vermemeyi bir insanlık görevi sayıyorum…
Evet; rahatsızım…
Hastaneden, doktorlardan, hemşirelerden ya da çalışanlardan değil, kendini bilmez hastalar ve yakınlarından…
Hastanede yattığın odanın tuvalet kağıdını, televizyon kumandasını, yatağını yorganını, çarşafını alıp evine götürmek nedir yahu?
Şu olabilir mi; bu arsızlığı önleme adına, televizyon kumandası kimlik karşılığı verilebilir mi?
Neden olmasın…
“İnsani değil” diye itiraz etmeyin, çünkü televizyon kumandasını, tuvalet kağıdını götüren birisine başka nasıl önlem alınabilir ki!?

Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: