Başka çıkış yolu yok!...
Nimet DÖNMEZ

Nimet DÖNMEZ

Başka çıkış yolu yok!...

09 Kasım 2023 - 16:10

Bugün, içte ve dışta ekonomide geldiğimiz duruma bakalım. Ne söylense ne anlatılsa durumu açıklamaya yetmezmiş gibi geliyor. İnanın hep dış güçler filan deniliyor ya iç güçleri ne yapacağız onu da söyleyen yok. Dışımızda yaşanan durumlar daha da ağır bir fırtına bulutu taşıyor ekonominin ufuklarına… 

Öncelikle küresel sorunlar, durgunluk, FED’in faiz artışları, enerji krizi, Ukrayna-Rusya savaşı, Filistin’de akan kan ve AB’nin resesyonu yetmezmiş gibi rekor enflasyonumuz, faiz takıntımız, kur ve genel seçim sonrası yerel seçim ekonomisi… ipin hangi ucundan tutsam da anlatsam size bilmiyorum. İnanın bu durum karamsarlıkla alakalı değil. Çünkü zaten sizlerde bütün bu olanlara bire bir şahitsiniz. Kendi bütçenizle nereye ulaşabiliyorsunuz biliyorsunuz.

Artık orta gelir grubu tanımını yitirmiş, açlık sınırının altında yaşamlarını devam ettiren emeklilere, özellikle çalışmayan ya da çalışamayan emeklilere ikramiye adı altında bir rakam telaffuz edildi. Bu oyalama taktiğinden bile umudunu yitiren emekliler artık dışarıda bir bardak çayı dahi içemez duruma geldiler.

Yukarıda sözünü ettiğimiz o dış güçlerin yanındaki durum iç güçlere gelin birlikte bakalım. İki binli yılların başlangıcına gittiğinizde bayram havasında yaşanan durumlar neydi? Türkiye ürettiğinden fazlasını tüketiyor, ithalatı patlatıyordu. Kazandığından fazlasını harcıyor, borcu şişiriyordu. Devlet malı deniz, yemeyen domuzdu. Kamu kaynaklarını çalıyor, çırpıyorduk. Bu hırsızlık neticesinde sıfırı tükettik ve o bayram havası aniden bitiverdi. Bizler, düzelmeyi seçmedik; deniz bitti de bayram sona ermiş oldu. Ardından Cumhuriyet tarihinin en büyük krizini yaşadık. Devleti dolandırmayı bıraktık, üretmeye yöneldik, borç para ile konfordan vazgeçtik. Bütün bu yaşananların faturası nasıl ödenecek ti? Yastık altındaki altınları, evdeki gümüşleri satacaktınız. Nitekim öyle de oldu.

Öte yandan toplumda bir konfor tutkusudur aldı yürüdü. Konforun çürüttüğü toplumda da üretimden vazgeçer olduk. Dış güçler ve iç güçler ve güçlükler; üretmeyenlerimiz, kaytarıcılarımız, kleptokratlarımız, konfor tuzaklarımız… ne olacak şimdi?..

Sopa diksen filiz verecek bu topraklarda fakirliğimizin, öfkemizin sebebi, cehalet ve atalet… üretmeyen ile üretenin ayrışması için daha akıllı bir toplum olmak gerekiyor. Üretenden alıp tüketene aktaran kirli yapıyı düzeltmek zorundayız. Yemeği yandaşın yiyip faturayı halkın ödediği bu bozuk düzen, değişmek zorunda… Yoksa bizi değiştirecek güçler kazanacak. Üretmezsek, yeterince akıllı olamaz ve ahlaklı davranmazsak cennet vatanı cinnet vatana çeviririz. Dünya, bu eşsiz coğrafyayı bize bırakmaz yoksa… 

Üreterek kazanmak; yan gelip kazanmanın giderek zorlaştığı, ekip-biçmeden doyulamayacağı, ter dökmeden tok karnına yatağa girilmeyeceği gayretler bütünü demektir. Bugün 13,5 milyon kişiyi kamu, seruma bağlamış durumda. Onların üretmiyor olması yüzünden her bir üreten; fazladan günde 2 saat daha çok çalışmak zorunda kalıyor.

Artık giderek zorlaşan çalışma hayatında üreterek kazanmanın daha değerli olduğunu anlayacağız. Çünkü kaybedecek zaman yok. Bu güzelim topraklar nasıl zor kazanıldıysa, tüm zorluklara katlanarak vatan topraklarına sahip çıkmak zorundayız. Yoksa borçları kapatmak için toprak satmak, emlak satmak bu işte yapılabilecek en büyük yanlışlardan biri olur.

Her zaman dile getirdiğimiz üretmeden kazanamayacağımızı hepimiz biliyoruz. Fakat üretenin önündeki engellerin de ortadan kaldırılması, üreticinin her durumda kollanması daha fazla üretimin yapılacağı anlamını da taşıyacaktır.

Üretmek, çabalamak, bu değerli topraklarda kan eksen can bulacağını bildiğimiz değerlere sahip çıkmak, ekonomiyi ayağa kaldırmak hepimizin birincil görevi olsun. İşini özveriyle yapan hizmet erlerine bu ülkenin ihtiyacı var. Ehil ellerde ekonomiyi düzlüğe çıkarmak hiç zor olmasa gerek. 

Üretmek ve bu savaşı kazanmak zorundayız. Başka çıkış yolu yok…

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar