1 Mayıs'ın işçi bayramı olarak kabul edilmesinin temelleri 19. yüzyıla dayanır. 1886 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin Chicago kentinde işçiler, günde 8 saatlik çalışma hakkı için greve gitti. Bu grev sırasında Haymarket Meydanı'nda düzenlenen barışçıl gösteri, polisin müdahalesiyle kana bulandı.
Yaşananlar dünya kamuoyunun dikkatini çekti. Olaylardan sonra birçok sendika lideri idam edildi.
II. Enternasyonal 1889'da Paris'te düzenlediği kongrede, Amerikan işçilerinin mücadelesini desteklemek amacıyla dünya çapında gösteriler düzenledi. 1890'dan başlamak üzere 1 Mayıs'ı da, "Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü" olarak kabul etti.
Türkiye’de 1 Mayıs Emek Ve Dayanışma Günü sadece bir işçi bayramı değil, aynı zamanda siyasi iktidarlarla emekçilerin mücadelesinin aynasıdır. Bir yandan coşkulu kutlamalarla tarihe geçen günler, diğer yandan yasaklar, müdahaleler ve baskılarla örülü yıllar… Türkiye’de 1 Mayıs’ın tarihi, tam anlamıyla inişli çıkışlı bir mücadele tarihidir.
Cumhuriyet’in ilanından önce, 1923 yılında ilk resmi 1 Mayıs kutlaması yapıldı. İstanbul’da yapılan bu kutlama, işçi hareketinin örgütlü bir duruş sergilemesinin ilk adımlarındandı. Ancak sonraki yıllarda siyasi baskılar nedeniyle 1 Mayıs kutlamalarına uzun süre izin verilmedi.
1960’lı yıllarda sendikaların güçlenmesiyle birlikte 1 Mayıs yeniden sahneye çıktı. Özellikle 1976 yılında Taksim Meydanı’nda yüz binlerce kişinin katıldığı 1 Mayıs kutlaması büyük ses getirdi. Ancak 1977 yılına gelindiğinde, tarihe “Kanlı 1 Mayıs” olarak geçen o kara gün yaşandı. Kimliği belirsiz kişilerce açılan ateş sonucu 34 kişi yaşamını yitirdi. Bu olay, hem kutlamalara hem de işçi hareketine derin bir travma yaşattı.
1980 askeri darbesiyle birlikte 1 Mayıs kutlamaları tamamen yasaklandı. Sadece meydanlar değil, işçi sınıfının sesi de susturulmak istendi. 1980'den 2000'lerin başına kadar geçen süre boyunca 1 Mayıs, ya yasaklıydı ya da sembolik ve sınırlı şekilde kutlanabiliyordu.
2007 ve 2008 yıllarında Taksim’e çıkmak isteyen sendikalara yönelik sert polis müdahaleleri yaşandı. Ancak bu direnişler sonuç verdi. 2009 yılında 1 Mayıs, “Emek ve Dayanışma Günü” olarak yeniden resmi tatil ilan edildi. 2010, 2011 ve 2012 yıllarında Taksim’de barışçıl kutlamalar yapıldı.
2013 yılında Gezi olaylarının etkisiyle siyasi atmosfer gerildi ve o yıl itibarıyla Taksim yeniden yasaklı meydan haline geldi. Polis barikatları, göz yaşartıcı gazlar ve gözaltılar yeniden gündeme geldi. Her yıl sendikalar ve emek örgütleri Taksim’de kutlama yapmak isterken, güvenlik güçleriyle karşı karşıya geldi.
Bugün Türkiye’de 1 Mayıs hâlâ bir mücadele günüdür. Taksim, yalnızca bir meydan değil, sembolik bir hafızadır. İşçiler, emekçiler ve sendikalar için orası, yasaklara rağmen vazgeçilmezdir. Her 1 Mayıs’ta “Taksim neden yasak?” sorusu yeniden gündeme gelir.
Hemen şunu da söyleyelim, 1 Mayıs’ta işçiler çalışır memurlar patronlar izin yapar. Bugün hak arayışların seslendirildiği, işçi sınıfının gücünün ortaya konulduğu ve kutlandığı bir gün… bugün emeğin ve alın terinin kıymetinin yeniden ve yine tartışmalara açıldığı gün. Umalım önümüzdeki yıllarda 1 Mayıslar sorunların çözüme kavuştuğu yasaksız, bariyersiz kutlamaların yapıldığı yıllar olur. Emeğin ve emekçinin alın terinin karşılığını bulduğu yıllar olur.
Yorumlar
Kalan Karakter: