Kur’an’ı Hayata taşımak Resulullah’ı anlamakla mümkündür

İnsanlık tarihi boyunca hak ve hakikati göstermek üzere peygamberler gönderilmiştir. Son peygamber olan Hz. Muhammed (s.a.s.), Allah’tan aldığı vahyi insanlara tebliğ etti; gelen vahiyleri yalnızca bildirmekle kalmadı, hayatında uygulayarak tüm insanlığa örnek oldu. O da bir insandı; ama sıradan bir insan değil, vahiy alan ve vahyin terbiyesiyle şekillenen bir insandı.
Kur’an-ı Kerim’de Allah ile birlikte Peygamber’e de itaat edilmesi emredilir:
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin…” (Nisâ, 4/59).
Yine başka bir ayette, “Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb, 33/21) buyurulmaktadır.
Peygamber Efendimiz, bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı ve adeta karanlıkları aydınlatan bir kandil olarak gönderilmiştir (Ahzâb, 33/45-46). Onun sözleri ve uygulamaları, hayatın her alanında yol gösterici niteliktedir. Müslüman, öncelikle “işittik ve iman ettik” (Nûr, 24/51) tavrını kuşanmalı; Resûlullah’ın sünnetini hayatına rehber edinmelidir.
Hz. Peygamber, yalnızca vahyi ulaştıran değil; onu açıklayan, hayatın her alanında uygulayan bir rehberdir. Gelen vahyi tebliğ sonrası odasına çekilip siz nasıl anlarsanız anlayın dememiştir.  Namaz bunun en somut örneğidir. Rabbimiz namazı emretti, fakat nasıl kılınacağını bizzat Peygamberimiz gösterdi. O olmasaydı, herkes kendi anlayışına göre bir namaz kılacak, birlik ortadan kalkacaktı.
Bugün Kur’an ilkelerinin bireysel ve toplumsal hayata yansıyabilmesi, Peygamber Efendimizin örnekliğini doğru anlamak ve yaşamakla mümkündür. Onun aile hayatından devlet yönetimine, ticaretinden komşuluk ilişkilerine kadar her yönüyle sergilediği tavır, Müslümanların karşılaştığı sorunlara ışık tutacak niteliktedir.
Unutmamalıyız ki kurtuluş, Allah’a ve Resulüne itaatten geçer.