İnsan, dünya yolculuğunu yalnız sürdüren bir varlık değildir. Gözle göremediğimiz fakat varlıklarına iman ettiğimiz melekler, mü’minin hayatında kimi zaman koruyucu bir gölge, kimi zaman müjdeci bir ses, kimi zaman da Rabbimizin rahmetinin taşıyıcıları olarak yer alırlar. Kur’an-ı Kerim ve hadislerde bu dostluğun izlerini görmek mümkündür. Rabbimizin seçkin kullarına yönelik ilâhî yakınlık, meleklerin duaları ve tesellileriyle daha da belirginleşir.
Kur’an’ın haber verdiğine göre Arş’ı taşıyan melekler, mü’minler için dua ederler. Bu ilâhî sahne Mü’min Sûresi’nde şöyle tasvir edilir:
“Arş’ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tesbih ederler. O’na inanırlar ve inananlar için şöyle bağışlanma dilerler:
‘Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azabından koru.
Ey Rabbimiz! Onları, babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanlarla birlikte kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.
Onları kötülüklerden koru. O gün kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmiş olursun. İşte bu büyük başarıdır.’” (Mü’min, 40/7-9)
Bu ayet, meleklerin mü’minlere duyduğu sevgi ve ilginin sadece bir yansımasıdır. Kur’an’ın başka bir yerinde, meleklerin mü’minlere hem dünyada hem âhirette arkadaşlık ettikleri müjdelenir. Fussilet Sûresi’nde meleklerin mü’minlere şöyle seslendikleri bildirilir:
“Şüphesiz ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip sonra dosdoğru olanlar var ya; onların üzerine melekler iner ve derler ki:
‘Korkmayın, üzülmeyin! Size vaad edilen cennetle sevinin!’
‘Biz dünya hayatında da âhirette de sizin dostlarınızız. Çok bağışlayan ve çok merhametli olan Allah’tan bir ağırlama olarak, orada nefislerinizin çektiği her şey, istediğiniz her nimet sizin için vardır.’” (Fussilet, 41/30-32)
Bu dostluğun bir başka müjdesi de, salih amel işleyenlerin aileleriyle birlikte cennete kabul edileceğini bildiren Ra‘d Sûresi’nde yer alır:
“Onların girecekleri Adn cennetleridir; babalarından, eşlerinden ve çocuklarından lâyık olanlar da onlarla beraberdir. Melekler her kapıdan yanlarına girerek:
‘Sabretmenize karşılık elde ettiğiniz esenlik daim olsun! Dünya yurdunun ardından ulaştığınız bu sonuç ne güzeldir!’ derler.” (Ra‘d, 13/23-24)
Sadece ayetler değil, hadis-i şerifler de meleklerin mü’minlerle olan bu incelikli bağını farklı vesilelerle ortaya koyar. Hasta ziyareti yapanlar, mescitte namaz vaktini bekleyenler, namazdan sonra bulunduğu yerde zikre devam edenler, ilim yolunda yürüyenler, sadaka verenler… Bütün bu güzel ameller, meleklerin dua halkasına dâhil olma fırsatıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bu gerçeği şu hadisle daha da belirginleştirir:
“Bir Müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için dua ederse, mutlaka melek ona: ‘Âmin! Aynı şeyler sana da verilsin.’ diye dua eder.” (Müslim)
Bu hadisi düşündüğümüzde, mü’minlerin birbirlerine yaptıkları duaların semada yankı bulduğunu, meleklerin bu güzel duaya katılarak ona bereket kattığını görmüş oluruz. Böylece mü’min, hem kardeşine dua ederek sevap kazanır hem de dua ettiği şeyin benzerine meleklerin duasıyla nail olur.
İlâhî rahmetin sessiz elçileri olan melekler, mü’minlerin hem dünyada hem ukbâda dostlarıdır. Onların varlığı, sabır ve sebat yolundaki mü’mini güçlendirir; tövbesine, ihlâsına ve salih amellerine şahitlik eder.
Meleklerin muhabbetine mazhar olan kullardan olabilmek; sabırla, sadakatle ve ihlâsla Rabbimizin yolunda yürümeye bağlıdır. Rabbimiz bizleri meleklerin dostluğunu hak eden salih kullarından eylesin; Adn cennetlerinde ailelerimizle birlikte, rahmetine nail olanlardan kılsın.
Yorumlar
Kalan Karakter: