Geçen gün, 13 yaşındaki kızına tecavüz eden sapık genci kurşuna dizerek öldüren bir Babanın isyanına şahit olduk. Kıza mı yanarsın, Babaya mı? Benzeri vakalarda gördük; Cinsi sapık bu genç gibi suçluların çoğu, işledikleri suçların karşılığı hak ettikleri cezaları tam almıyor ve bu tür olaylara kapı açılıyor, isyanlara haklılık doğuyor. Mevut yasalar böyle. Baba buna isyan ediyor!
Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte Batı’dan aldığımız kanunlar, Milletimizle kan uyuşmazlığı yüzünden derdimize derman olmadı. Siz de görüyorsunuz; İktidarı da muhalefeti de Anayasa başta olmak üzere yasalardan hiç memnun değiller. Ama bunlar hala yürürlükte... Bizim kadim geleneğimizi temsil eden, sadece bizi değil; dili, dini, etnik kimliği, kültür ve coğrafyası farklı pek çok yabancı unsurları da asırlarca yöneten hukuk sistemimiz ortada iken, ne yazık ki bunları ıslah ve iyileştirme yerine, tümden reddedip attık, hepsini yok saydık!
Batılı olma iştah ve iştiyakıyla sanki bizi kurtaracakmış gibi, Almanya'dan Ticaret Kanunu, İsviçre'den Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, İcra ve İflas Kanunu, İsviçre’nin Kantonu Nöşatel'den Yargılama Usulü Kanunu, Fransa'dan İdare Kanunu ve İtalya'dan da Türk Ceza Kanunu ithal ettik. Bunları hiç değiştirmeden aynen tercüme edip uygulamaya koyduk. Bizim bünyemize uygun mu, değil mi hiç düşünmedik, düşünsek de müzakere etmeye ihtiyaç görmedik! Şimdi ise, Avrupa Birliği'ne (AB) girmek için, Batı'nın taleplerini karşılama, yeni gelişmelere uyma ve AB’ye uyum sağlama yasaları çıkararak sözde yargı reformları yapıyoruz. Torba yasalarla yapılan bu kısmi düzenlemeler, toplumumuza fayda sağlamıyor, aksine sorunları daha da derinleştiriyor. Ve maalesef adli mevzuat her geçen gün, adeta tüyü yolunmuş kuşa dönüyor; ne Avrupalı olabiliyoruz ne kimliğimizi bulabiliyoruz...
Milletimizin öz kimliğiyle bağdaşmayan, ahlaki ve kültürel değerlerimizle uyuşmayan, milli karakterimizle örtüşmeyen, manevi bünyemize uymayan, kısaca kadim geleneğimize yabancı Avrupa yasalarından bir an önce kurtulmamız gerekir. Yargı sistemimiz tıkanmış, cezaevleri yetmez olmuş, onca düzenlemelere rağmen suç ve suçlu sayısında her geçen gün artma meydana gelmiş durumdadır. Kızının namusu için katil durumuna düşen bu Baba da, işte buna isyan ediyor ve kendisini gözaltına alan polislerin arasından feryat ederek Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sesleniyor: "Artık çözün bunu" diyor! Yasaların caydırıcılık gücünün kalmadığını, cezaların yetersiz olduğunu ve ülkenin adeta suçlular cennetine dönüştüğünü sürekli gündeme getirip uyarılarda bulunduğumu, bu sayfayı takip edenler bilirler.
Korkum şudur:
Devletin vermesi gereken ceza verilmez de, işlenen korkunç ve iğrenç suçlara verilen ceza ma'şeri vicdanda karşılık bulmazsa işte o zaman vatandaş ihkak-ı hak dediğimiz kendi hakkını arama cihetine gider ki, devletler için bunun sonu hiç de iyi değildir. Otorite ve adaletin olmadığı yerde, devlet sorgulanmaya başlar. İşte, 13 yaşındaki kızı iğfal eden sapık tecavüzcünün bu sistemde, yanan yürekleri soğutan ve vicdanları tatmin eden adil bir ceza almayacağını bile Baba da, devlet yerine kendisi tecavüzcüye ceza vermeyi düşünmüş olmalı ki, bu eyleme başvurmuştur. Şimdi soruyorum; Herkes böyle yaparsa ne olur?
"Ya devlet başa ya kuzgun leşe" sözünde olduğu gibi devlet, adalet yumruğunu masaya vurmazsa vatandaş da kargaların insafına terk edilmiş olur.
Yorumlar
Kalan Karakter: