Genel ahlak kurallarını ihlal etmeyen ve toplumsal vicdanı yaralamayan her türlü meşru kılık kıyafetin veya giyim-kuşamın serbest olmasını hep savunmuşumdur.
Fakat, bu ölçülere uyulmaz ve meşru sınırlar aşılırsa kamu düzenini ve emniyetini engelleyeceği ve toplum huzurunu bozacağı için elbette buna bir sınır getirilmesi gerekir. Yoksa, “Ben istediğimi giyerim, dilediğimi yaparım, zevkime göre dolaşırım, bana kimse karışamaz” anlayışı, hiçbir toplumda kabul görmez. Böyle bir özgürlük anlayışı da yoktur.
Son yıllarda, iktidarın da getirdiği düzenlemelerle Türkiye’de özellikle giyim-kuşamda neredeyse sınırsız bir özgürlük alanı oluştu. Bazı çevrelerin bunu kasıtlı bir şekilde yaygınlaştırmaya çalıştığı da bir gerçek. Elbette bunları cesaretlendiren unsurlar da var; Hiçbir ülkede olmayan geniş özgürlük alanı, yasaların bu görüntülere izin vermesi, kadın beyanının esas alınması, dini ve ahlaki duyguların zayıflaması, toplumdaki duyarsızlık ve “bana ne” anlayışının egemen olması…gibi.
“Her şey eğitimle başlar” diyoruz ya. Bu anlayışları düzeltmek, duyarsızlığı ve sorumsuzluğu ortadan kaldırmak veya hiç olmazsa en aza indirmek için küçük yaşlardan itibaren çocukları eğitmek gerekir. Bu eğitim, önce ailede sonra okullarda hem bilgilendirme hem de uygulamayla gerçekleşecektir. Çalışan aileler çocuklarıyla az ilgilendiğinden, iş yine okula düşmektedir.
Geç de olsa, Milli Eğitim Bakanlığı yıllardır uygulanan ‘serbest kıyafet’ uygulamasına bu yıl son verme kararı aldı. 2025-2026 eğitim-öğretim yılı itibarıyla her okul, kendi öğrencileri için belirlediği kıyafeti kullanmaya başlayacak. Okullarda yapılan kılık kıyafet değişikliği, yalnızca öğrencilerle sınırlı değil, öğretmenler de bu kapsama dahil edildi. Onlardan da, toplumsal ahlak kurallarına uygun, mesleğin önemini ve ciddiyetini yansıtacak şekilde giyinmeleri isteniyor. Artık önüne gelen istediği kıyafeti giyemeyecek.
Bu, sadece bir forma düzenlemesi veya bir formaliteden ibaret değil! Bu düzenleme, öğrenci ve öğretmene ciddi bir disiplin kazandırdığı gibi, eğitimin kalitesine doğrudan etki eden de bir unsur. Hep yaşadık; Yetişkin erkek öğrencileri tahrik edecek kıyafetle tahtada yazı yazan ve ders anlatan bir öğretmenin tavırları sınıfın havasını bozmaz mı? Keza “Don juan” görünümlü bir erkek öğretmenin mesleğin ciddiyetiyle bağdaşmayan giyim-kuşamıyla artistik tavır ve hareketleri kız öğrenciler üzerinde olumsuz etkiler yapmaz mı? Ben, bir süre içinde yaşadığım batı toplumunda bile, düğüne gider gibi giyinen, aşırı makyaj yapan, abartılı süslenen okul öğrencisi veya öğretmeni görmedim. Bunun yeri ayrıdır, okul değil!
Öğretmenlik mesleğinin saygınlığı ve eğitim kurumlarının itibarı göz önünde bulundurularak yapılan ve olması gereken bu yeni düzenleme, tüm eğitim camiası tarafından ciddiyetle uygulanmalıdır. İdareci ve öğretmenler başta olmak üzere tüm okul çalışanları, öğrencilere örnek olacak şekilde hareket etmelidir ki, sonuç alınabilsin. Bu durum, öğrenciler üzerinde olumlu etki bırakacak ve onların okul ortamına ve derslere daha iyi uyum sağlamalarına yardımcı olacaktır.
Hatırlayın, hepimiz çocukluğumuzda, anne babamız kadar öğretmenlerimizi örnek alır, onlardan etkilenirdik. Güzel sözleri kadar nezih kıyafetleriyle de bizde iz bırakan öğretmenlerimizi hiç unutmuyoruz.
Emeği geçen yetkilileri tebrik etmek lazım. İnşaallah, ağırbaşlı, verimli ve huzurlu bir eğitim yılına başlamış oluruz.
Yorumlar
Kalan Karakter: